ABD ve İngiltere’nin dolduruşuyla, Avrupa kaşarlarının; Ukrayna’yı yem yaparak, Rusya’yı ‘ufalama’ kurnazlığı tutmadı. Değirmen taşı dönüyor, lakin arasında buğday kalmadı. Bundan sonrası, taşların birbirini öğütmesidir. Eh, ortaya çıkacak ‘un’ da, kaçınılmaz olarak, ‘kum’ olacaktır.
Bir önceki ABD Başkanı Joe Biden’ın (Hızlı Co da diyebilirsiniz.), dünya hâkimiyetini elinde bulunduran küresel finans çetesi adına yürüttüğü Avrupa siyaseti, Donald Trump’ın başa gelmesiyle dumura uğradı.
Doğru dürüst askerî ve siyasî gücü olmayan Avrupa, oluşturduğu ‘Avrupa Birliği’ gözbağcılığıyla, hep olduğundan fazla görünmeyi başarmıştı.
BENCİL REFAH, ASKERÎ ZAAF
Güya, çağın değerleri için standartları onlar belirliyor… Demokrasinin ne olup olmadığını onlar tayin ediyor… Kendi dışlarındaki ülkeleri, yine kendilerinin ortaya koyduğu gerçeklikten kopuk kıstaslara göre onlar yargılıyor… Hangi ülke yönetiminin ‘demokrat’, hangisinin ‘diktatör’ olduğuna onlar karar veriyor… Kendi aralarındaki, üzeri örtülmüş kan davaları, yumuşak bulduğu yerlerden uç verirken, başka ülkelerin etnik ve mezhebî renklerini, anılan ülkeleri baskılamak için kullanmayı bir hak olarak görüyor(du)…
Evet, ‘-du’ diyoruz, çünkü geçti Bor’un pazarı.
Züccaciye dükkânına, kural tanımaz Trump girdi. Ne kristal bardaklar, ne Çin vazoları bundan böyle güvende değildir.
ABD’nin ‘dünya jandarmalığı’ hevesini gayet güzel kullanan Avrupa’nın kaşar siyasetçileri, NATO şemsiyesi altında, kendilerini Rusya’ya karşı güvende saydılar. Savunmayı ABD ve Türkiye sağlayacak, onlar da keyfini sürecekti. Bu yüzden ciddi askerî harcamalardan kaçınıp; toplumsal refahlarını, en az kibirleri kadar yükseğe taşıma derdine düştüler.
Yükselen kibirleri, giderek ‘bencilce refah’ gerçekliğine dönüşürken; kendilerini savunmak için gerekli harcama zahmetinden kaçınmaları da ‘askerî zaaf’ olarak burunlarına dokundu. Ve bizim, gözümüzde ‘Batı Medeniyeti’ diyerek, gökyüzüne kadar büyüttüğümüz Avrupa’nın, aslında ‘kâğıttan kaplan’ olduğu ortaya çıktı.
Nasıl mı? Trump, kaşar Avrupa siyasetinin üzerindeki örtüyü çekince… Kral, gerçekten çıplakmış…
AHLÂKSIZ AVRUPA SİYASETİ
Avrupa siyasetine ve dolayısıyla düne kadar dünya siyasetine yön verdiğini zanneden bu kibir abidesi kaşarlar, Türkiye gibi büyük bir ülkeyi, 60 küsur senedir, ‘tam üyelik yalanı’ ile uyuttuklarını sandılar. Bir yığın kıstaslar sürdüler masaya. Oysa Türk Devleti, dayatmak istedikleri o kıstasların büyük çoğunluğunu zaten karşılıyordu.
Hal böyleyken, anılan kıstasların çeyreğini bile karşılayamayan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkmış bir yığın hafif sıklet ülkeyi, AB’ye jet hızıyla tam üye yaptılar.
Aslında bu kaşar siyasetçilerin (ki, buna her mezhebinden kiliseler de dâhildir), ‘tam üyelik havucuyla’ Türkiye’yi ellerinin altında tutma gibi bir ahlâksız siyasetleri vardı.
Tabi, Türk Devleti de, bu numarayı yemiş gibi rol kesti. Ta ki, kendini toparlayıp, gücünü yeniden devşirinceye kadar… Bir de, “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner…” devranının zuhuruna kadar…
Devran döndü. Türkiye’yi tam üye yapmamak için kırk takla atan… Türk Devleti’ni ‘yedeklerinde tutmak’ niyetiyle, ‘İmtiyazlı Ortaklık’ gibi garip modeller geliştirmeye çalışan… Bu arada, Türkiye ile olan anlaşmalara rağmen, Türk vatandaşlarının ‘serbest dolaşım’ hakkını gasp eden o kibir abidesi Avrupa siyaseti, ‘pilav yiyebilmek için’ Türk kaşığına (lafın tumturaklısını, bilenler bilmeyenlere anlatsın) muhtaç hale geldi.
SİZİ GİDİ MÜRAİLER!..
ABD-İngiltere tilkiliğinin ittirmesiyle ve Rusya’yı hırpalamak hevesiyle, Ukrayna’yı mayın tarlasına süren Avrupa kurnazları, güreş tabiriyle, ‘kendi oyununa geldi’. Rusya’yı iktisadî, askerî ve siyasî bakımdan yıpratma hevesi, bir bumerang gibi dönüp dolaştı, kendilerini vurdu.
Şimdi can havliyle, ‘Türkiye’ye sarılma’ replikleri yapıyorlar. Türk Devleti’nin kadir ve kıymetini yeni anlamış rolleri kesiyorlar. Çok değil, bir yıl öncesinde, ‘Türkiye’nin AB’de yeri olmadığını’ söyleyen siyaset ahmakları, bugün ‘güçlü Türkiye’nin dostluğundan’ dem vuruyorlar.
Eh, Reis de, Zelenskiy’e şemsiye tutma pozuyla, AB dinozorlarına ‘hoş hülyalar görme fırsatını’ bağışlamış oldu.
Yalnız, bu dinozorların atladıkları ‘bir şey’ var: Türkiye, artık o bildikleri ‘şamar oğlanı’ değil. Hani, paramızla aldığımız Avrupa silahlarını, ülkemize yönelik terör saldırılarına karşı kullanmamıza bile karşı çıkan… Bu yüzden, ikide bir haddini aşarak, bizden hesap sormaya kalkışan… Hesap sorma hakkını da, bizim güya ‘AB üyeliği hevesimiz’ üzerinden devşiren Avrupa kaşarları, ‘eski çamların bardak olduğunu’ yakında anlayacak.
DAHA ÇOK BEKLERSİNİZ
Son 20 yılda Türkiye baş döndürücü bir değişim/dönüşüm yaşadı. Dünya savunma sanayisi pazarını hallaç pamuğu gibi atmaya hazırlanan bir Türkiye var.
Sadece SİHA’lar ve onların kullandığı füzeler olarak görmeyin. Altay Tankı yolda… Atak’ın ağabeyi sahne alıyor. KAAN, sadece ‘prosedür’ sayıyor. Kızılelma, gökyüzüne tırmanmak için huysuzlanıyor. Türkiye, ‘kendi gök kubbesini’ çelik bir ağla örüyor.
Tüm bunlar olup biterken, Avrupa’nın kibirli kaşarları, kafalarını plaj kumuna gömmüş, yeni gerçeklerden kopuk bir dünyada yaşıyor.
Emriniz olur beyler; Türkiye NATO üyesi ayaklarına, onlarca senedir sizin ‘Güneydoğu Kanadınızı’ nasıl koruduysa, bugün de Ukrayna’da saplandığınız bataklıktan sizi kurtarır… Çok beklersiniz.
Trump’un kaldırdığı örtü, artık Avrupa çağının kapandığını da muştuluyor. Bu mevzuda bizim Devlet Aklımızın, Trump’un ‘tüccar aklından’ ayrıldığı nokta, bir diğer gerçeği daha işaretliyor: Sadece Avrupa’nın değil, ABD’nin de dönemi bitiyor.
Yeni çağın, Türk Yüzyılı’nın kervanı çok uzaklarda değil… Ömrümüz vefa ederse, göreceğiz. Değilse; çocuklarımız, olmadı torunlarımız görür.