Bazı insanlar vardır.. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar, çalışır, didinirler..
Aileleri, çocukları, yakınları onlar için farklı katmanlarda gelir.. Vatan, millet herşeyden öncedir.. Adeta hayatlarını vatana adamışlar, ona feda etmişlerdir..
Onların ölmeyeceği sanılır.. Halbuki her canlı gibi onlar da ölümü tadacaktır..
İşte onlardan biri, belki de en önemlilerinden biriydi Rauf Raif Denktaş.. Hayatını adasına, vatanına, Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesine adamıştı.. Ölüm haberini aldığımızda, evimizde adeta yakın bir aile ferdimizi kaybetmiş hüznünü yaşamaya başladık.. Gözyaşlarımız kendiliğinden akıverdi yanaklarımıza, bu vatansever, milletsever büyüğümüz için..
O’nu ne zaman tanıdığımı düşündüm bir an.. Çocukluğumdan bu yana O’nun ismiyle büyümüştük.. Rahmetli Ali Amcamın, İstanbul Taksim meydanındaki Kıbrıs mitinglerindeki fotoğrafları, çocukluk anılarımın Kıbrıs’la ilk tanışmasıydı..
1963 olaylarını hayal meyal hatırlıyorum.. Radyolardan Kıbrıs olayları evimizde büyük titizlik, heyecan, üzüntü ile dinlenirdi..
Yıllar geçip, Londra’ya geldiğimde gazeteci olarak bu ulu önderle, yiğit liderle bu kez yüz yüze karşılaştım.. Onun toplantılarını, halka hitabını izledim.. Daha sonra eşimin Kıbrıslı Türk oluşu nedeniyle gittiğim adada, Star Kıbrıs gazetesinin açılışında biraraya geldik..
Britanya Hükümetinin Türk vatandaşlarına vize uygulaması başlatması nedeniyle Denktaş bir süre İngiltere’ye gelmedi, adeta burasını boykot etti.. Oysa önceki yıllarda çeşitli nedenler ve gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle Londra’ya defalarca gelmişti..
Sayısız defa karşılaştığımız bu büyük liderle, en son Londra ziyaretinde de biraraya geldik.. Eşi Aydın Hanımefendi ile katıldığı toplantılarda, halkın nasıl büyük sevgi ve saygısına mazhar olduğunu, herkese nasıl yakın davrandığını birebir gördüm, yaşadım..Öyle ki uzun yıllar sonra geldiği , bir süre avukat olarak çalıştığı Londra’daki yoğun ilgi karşısında, gözyaşlarını tutamıştı.. Soydaşlarıyla son kez buluşup, kucaklaşmasının son görüşme olacağını o zaman, hiçbirimiz bilememiştik..
Londra’da verdiği konferanslarda, konuşmalarında ömrü boyunca heyecanla, inançla, ısrarla sürdürdüğü Kıbrıs Türkünün bağımsızlık mücadelesini, özgürlük , eşitlik savaşını anlatışını kalbimiz çarparak dinledik.. Zaman zaman eskilere gidişinde gözlerimiz yaşardı.. Zaman zaman anlattıklarıyla heyecana kapıldık..
Üniversite arkadaşım Sevgili Nur Batur’un Rauf Denktaş’la ilgili kitabını okuyanlar, bu mücadeleli yolun nerelerden gelip, nerelerden geçtiğini, nereyi hedeflediğini çok iyi bilirler..Bu yolda nelerden vazgeçtiği, sürgün yılları, yaşanan özel acılar hep Denktaş için, vatanından sonra gelmişti..
Kuzey Kıbrıs Türkü ve tüm Türk ulusu, aslında yakın tarihinin önemli bir bölümünü Sayın Rauf Denktaş’ın vefatıyla kapatıyor sanki.. Bir devir, dönem kapanıyor adada.. Siyasi görüşü ne olursa olsun, ona katılanlar, katılmayanların ortak noktada birleştiği konu, Rauf Denktaş’ın hayatını , ömrünü vatanına adadığıdır..Öylesine davasına adanmıştı ki bu ömür, son anlarında bile vatanına ait mesajla vedalaştı yaşamına..
Öyle bir ömür ki, 1,5 yaşında anneciğini kaybetmiş.. Anasız büyümüş..
Mücadele yılları içinde 3 evladını kaybetmiş.. “Vatan sağolsun” diyebilmiş..
Ama her zaman Kıbrıs Türkünün başı dik, onurlu mücadelesi için dimdik ayakta geçmiş, onurla adanmış bir ömür..
88 yıllık yaşama sığan, asırlarca yıllık bir mücadele.. Özgürlük kavgası.. Diplomasi savaşı.. Yalnız bir adam..
Yakın Doğu Üniversitesi’nde vefatının ardından oğlu Serdar Denktaş’ın herkesin içini burkan açıklaması sanırım herşeyi özetliyor..
Şimdi “O, doya doya sevip, koklayamadığı , kucağına alamadığı üç yavrusuna kavuştu…”
Başta Sayın eşi Aydın Denktaş olmak üzere, tüm Denktaş ailesinin, yakınlarının, Kıbrıs Türklerinin ve tüm Türk ulusunun başı sağolsun..
Kuzey Kıbrıs’ta bir dönem artık noktalanıyor.. Bu kritik yılda bakalım Kuzey Kıbrıs nelere sahne olacak..
Güle güle koca çınar.. Güle güle vatansever lider..
Gerçek devlet adamı.. Nurlar içinde yat..
Hepimizin başı sağolsun.