Her ölüm acıdır..
Ateş düştüğü yeri yakar..
Ancak dost, arkadaş ölümü de cok acıtır canınızı..
Biz de Londra’da böyle bir arkadaşımızın ölümünün acısını yaşıyoruz..
Tayfun Paşa..
Karşıyakalı Tayfun.. İzmir’li değilim, Karşıyakalı’yım diyecek kadar Ege’nin bu güzel kıyısına vurgun bir arkadaş.. Londra’lı Türk toplumunun, özellikle spor, basın çevresinin çok yakından tanıyıp, sevdiği bir kişilik..
Tayfun deyince çok eski yıllara gidiyorum.. Londra’ya henüz ilk geldiğim yıllardı.. Waldorf Astoria Hotel’inde Dünya Güzellik Kraliçeliği düzenleniyor.. Hürriyet’de çalışıyorum.. Faruk Zabcı ile otelde güzellik yarışmasını izliyoruz.. Yanımızda güler yüzlü, neşeli, topluca bir bey yaklaşıyor.. Şakacılığı, etrafa saçtığı neşe ile bir anda herkesi kendi çemberine alıyor..
İşte Tayfun ile böyle başlayan arkadaşlığımız, O’nun zamansız ölümüne kadar devam etti.. Hürriyet’de spor muhabirliği yaptığı günleri hiç unutmam.. Spor, futbol O’nun dünyasıydı..
Her Pazar kar, kış, yağmur, çamur demez Hackney Marsh’a futbol maçlarını izlemeye gider, ertesi gün de fotoğraflarını bastırıp, haberlerini yazar, gazeteye yetiştirirdi.. O zaman cep telefonu, internet, bilgisayar yoktu.. Teleks’in, fax’ın çağıydı.. Haber yetiştirme, fotoğraf banyo ettirme, onları telefoto ile gönderme devriydi..
Sonra zamanlar değişti.. Evlendik, çoluk çocuğa karıştık.. Tayfun ile dostluğumuz , yine kendi gibi İzmirli Şule Pasa ile hayatını birleştirmesiyle devam etti.. İki kızı oldu.. Gizem ve Ecem.. Gizem’i birkaç yaz kendi çocuklarımla birlikte İzmir’e götürüp, getirdiğimiz aklıma geliyor..
Şimdi hepsi birer yetişkin olan çocuklarımız, bize yılların nasıl aktığının göstergesi..
Melun hastalıktan kaybettiğimiz arkadaşımızın hastalığını bir ay önce duyduk.. Hastaneye kaldırmıştı eşi ve kızları. Ziyaretine giden gidebildi, 3 hafta sonra evine çıktı.. Biz de 3 arkadaş geçen hafta evine gidip, gördük..
Artık yatağından kalkamayacak kadar yorgun ve bitkindi.. Ama neşesi, gözlerindeki muziplik, esprileri bizi o eski, bildiğimiz, tanıdığımız ve hep öyle hatırlayacağımız eski günlere götürdü.. Bizim Tayfun’umuzu bulmuştuk.. Eski günleri andık, bir anda hastalığını unuttuk sanki.. Ancak yormuştuk arkadaşımızı.. Yarım saat sonra evden ayrılırken, bunun O’nu son görüşümüz olduğu aklımızdan geçmiyordu..
Ve bizim görüşmemizden daha bir hafta geçmeden kaybettik bu güzel insanı.. Canlı, neşeli, gamzeli tonton yanaklarıyla gülüşü odalara, salonlara neşe saçan, eşi ve kızlarını herşeyin üstünde tutan sevgili arkadaşımızı şimdi uğurlamaya hazırlanıyoruz..
Nur içinde yatsın, eşi , kızları, ailesi ve tüm sevenlerinin başı sağolsun..Tanrı herkese sabırlar versin..
Sağlıklık, huzurlu günlere