Çarşamba günü Londra’da düzenlenen görkemli bir cenaze töreni ile ülkenin ilk ve tek kadın başbakanı son yolculuğuna uğurlandı..
Bugün “Demir Leydi” artık “kül” oldu..
Westminster Sarayından (Parlamento binası) başlayan, Trafalgar Meydanı, Strand, Fleet Street yolundan geçerek St. Paul Katedraline gelen cenaze, İngilizlerin yine tören dendi mi, nasıl en muhteşemi yapacağının en son örneğiydi.
Düğün, dernek, kutlama, spor etkinliği, cenaze.. Tören gerektiren her etkinlikte İngilizlerin dakikliği, cetvelden çıkmış muntazamlığı, en uygun müziğin çalınması, estetiğin her boyutunun fevkine varması gibi konularda, Barones Margaret Thatcher’in cenazesi son örnekti..
Sabahın erken saatinde St. Paul Katedraline gittiğimde, birkaç yüz kişi ve BBC, SKY, ITV gibi naklen yayın yapan TV istasyonları, basın görevlileri ve bol miktarda polis dışında kimse etrafta görünmüyordu.. Daha sonra trafik kesilip, saatler ilerledikçe kalabalık artmaya , hareketlenmeye başladı ortalık..
Törende 4 bine yakın polis, her kesimden 700 asker vardı.. Yıllardır görmediğimiz , “Bobby” denilen siyah elbiseli , başlarında klasik şapkaları, ayaklarında altları kalın , yuvarlak burunlu parlak ayakkabılar bulunan polisler, sanki tarih kitabı sayfalarından fırlamış gibiydi..
Hele cenazenin önünde yer alan üniformalı bando takımı, askerler, St. Paul’un merdivenlerine dizilen Chelsea Pensioner denen emekliler , sırmalı, kırmızı kıyafetleriyle bu gri, ağır başlı günün tek renkli görüntüsüydü.. Dev pergelle her askerin duracağı yeri belirleyen ciddi bir subay, tek tek herkesi yerine yerleştirirken, törenlerin neden test kitapları gibi “mükemmel” geçtiğini de gözümle görüyordum..
Programda bildirilen her hareket, saniyesi saniyesine gerçekleşti.. Kraliçe’nin gelişi, cenazenin gelişi, cenazenin katedrale 15 dakika süren götürülüşü.. Törenin başlama ve bitiş saati.. Dediğim gibi her işlem, her hareket anında yapıldı..
BBC’nin dediği gibi Britanya ve dünya, bir daha ne böyle bir cenaze törenine tanıklık eder, ne de bir başka politikacıya böylesine görkemli bir “son uğurlama” yapılır.. Ta ki Kraliyet ailesinden biri ölene kadar..
Törene “yarı devlet” töreni dense de “devlet töreni” demek için tüm unsurlar oradaydı.. Kraliçe 2. Elizabeth, Kocası Edinburgh dükü Prens Philip, Başbakan, tüm kabine, yaşayan eski tüm başbakanlar,170 ülkeden devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar ve en üst düzeydeki diplomatlar.. Ve askeri bir tören..
1980’lerde çeşitli defalar karşılaşıp , konuştuğum, haberlerini izlediğim Thatcher’in Britanya bayrağına sarılı naaşını top arabasında gördüğümde etkilenmedim diyemem.. Yanımdaki genç kız hıçkırarak ağlamaya başlayınca, fena oldum. Orada bir anne, bir babaanne yatıyordu..Ama O, birçokları için hayatlarını mahveden, mağdur duruma koyan bir politikacıydı.. Aradan 23 yıl geçse bile ölümüyle parti yapıp , eğlenebiliyorlardı..
Beklenen protestolar olmasa bile yer yer birkaç anti slogan, pankart yok değildi. Ancak benim bulunduğum St. Paul Katedrali etrafında, cenazeye sessizlik içinde saygı ve giderken yükselen “alkış” dışında bir ses yoktu..Britanya bayrakları, “Britanya’ya Büyük kelimesini geri getirdi”, “Maggie seni seviyoruz” yazılı pankart dışında birşey gözüme ilişmedi..
10 milyon sterline çıktığı tahmin edilen törene maliyeti nedeniyle eleştiri yok değildi.. Cenaze için ve törene katılan yabancı konukların güvenliği için 4 binden fazla polis.. Yolların trafiğe kapatılması, askerler .Başbakan David Cameron, İngiltere’nin en uzun süreli başbakanına bu törenin en layık olduğunu belirtirken, başka şekilde uğurlanamayacağını vurgulamıştı..
Kraliçe’den Joan Collins’e, yabancı devlet liderlerinden Maggie’nin dostu, düşmanı eski kurt politikacılara, Falkland’da ölümden dönen askerlere, yakın arkadaş, ailesi , torunlarına kadar bu törende buluştu.
Tören sonrası Strand’e , orada Westminster’a yürüdüm.. Cenazenin geçtiği yollar yeni yeni trafiğe açılıyordu.. Bariyerler ortada, polisler görev yerlerine dönme hazırlığındaydı.. Bakanlıklar caddesi Whitehall’da Parlamento da dahil tüm resmi binalarda bayraklar yarıya indirilmişti..
Thatcher’in başbakanlığında geçişe açık olan ,başbakanın ikamet ettiği ünlü 10 numaralı evin bulunduğu Downing Street sokağının siyah , demir kapıları kapalıydı.. Bu sokak, “kelle vergisi”ni protesto edenlerin hışmına uğrayınca, sokağı dev demir kapılarla kapamakta yolu bulmuştu İngilizler..
Başbakan kim miydi ? Tabi ki Margaret Thatcher..
Evet Britanya, seveniyle, nefret edileniyle, sevabıyla, günahıyla en uzun süreli başbakanını, ilk kadın başbakanını muhteşem bir törenle uğurladı..
Öyle bir tören ki katılanların hiç unutacağını sanmıyorum..Buz gibi bir Nisan sabahında, İngilizlerin son 150 yılın en fazla işbaşında kalan başbakanı halkına böyle veda ediyordu.