Sağlığında da ölümünde de ülkeyi ve basını böldü
Ya sevildi, ya nefret edildi.. Ancak hep adından bahsettirdi..
Pazartesi günü ölüm haberi açıklandığında, beklenen bir haber olsa da ülkede ansızın yas havası esmeye başladı..
Barones Margaret Thatcher, yılbaşından bu yana kaldığı dünyanın en lüks otellerinden Piccadilly’deki Ritz Hotel’indeki özel dairesinde felçten gözlerini yumduğunda, arkasında sağlığında olduğu gibi karma karışık duygular bıraktı..
Öyle ki, birçok politikacı 87 yaşındaki İngiltere’nin ilk ve tek kadın başbakanının ardından “ Ülkeyi kurtaran , dünya platformuna çıkartan lider” olarak bahsetse bile, birçokları da “Ülkeyi sağlığında bölmüştü” diyerek, adeta ölümden duydukları sevinci, coşkuyu dile getirdi..
Hatta bazı şehirlerde Glasgow gibi, Liverpool gibi, Londra’nın güney mahallesi Brixton’daki gibi.. Sokak partileri yapıldı, torunu yaşındaki gençler , henüz doğmadıkları tarihlerde başbakanlık yapan Thatcher’in ardından ölümüne sevinip, eğlendi..
Margaret Thatcher, 33 yıllık politik hayatının dışında, izi bugünlere dek gelen bir siyasi mirasla göçtü..
Öyle ki, başbakanlığı döneminde savaş açtığı sendikalar, adeta bitirdiği maden , tersane ve üretim sektörü (manufacturing) bu ölüme sanki derin bir “ Oh” çekti..
Ölünün arkasından konuşulmaz denir.. Ancak ölen kişi bir ülkenin kaderini, belirli sosyal, ekonomik yapısını değiştirdiyse, 2. Dünya Savaşı ardından gelen Muhafazakar ve İşçi Partisi hükümetlerinin tüm politikalarını kökünden sarstıysa , zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olduysa, ülkede coğrafik bölünmüşlüğü , kuzey ve güney arasındaki uçurumu yarattıysa İngilizler konuşurlar.. Basınından, liderine, sendikacısından, yıllar önce anne-babası ayaklanmalarda dayak yiyen maden, tersane işçilerinin, kelle vergisine karşı çıkanların çocukları da konuşur..
İngiltere’nin ilk ve tek kadın başbakanının ölümünün ardından, basın da ikiye bölündü.. Sağlığında olduğu gibi ölümünde de “ihtilaflı” konular gündeme geldi..
Ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi The Sun” Ritz’deki yatağında öldü” başlığını atarken, solcu gazetelerin hepsi söz birliği etmişçesine , aleyhte başlıklar attılar..
Daily Mirror, Thatcher’in şeytan gibi bakışlı bir fotoğrafı altında, “ Ülkeyi bölen kadın” yazdı.
Socialist Worker, üzerinde “Margaret Hilda Thatcher- Zenginler sevdi, fakirler nefret etti” yazılı mezar taşlı fotoğrafını “ Rejoice” (Sevinin) başlığıyla verdi
Yorkshire gazetesi Northern Eco, “Sevildi, nefret edildi, hiç unutulmadı” manşetiyle verdi .
Scotsman ise “ Vatansever Başbakan, milleti böldü “ başlığını attı..
The Guardian ise “ Zordan daha zor oldu” diye vefat haberini verdi..
Evet ya nefret edildi, ya da sevildi..Ancak hep gündemde, manşetlerde kalmayı, adından söz ettirmeyi başardı..Hiç unutulmadı..
Beğeneni de çoktu, sevmeyeni de.. Ancak ortak noktaları, Britanya'nın ilk ve tek kadın başbakanlığına yükselmeyi başaran bakkalın kızının ülke ve dünya politikasına adını yazdırdığıydı..
Sevabıyla, günahıyla Margaret Thatcher son yolculuğuna çıkıyor..
Sağlığında da ölümünde de..
Ya sevildi, ya nefret edildi, ama unutturmadan, hiç gri’lere girmeden..