Aynen bu şekilde soruyorum!


Demagoji yapmıyorum.


KKTC'de özellikle belli bir meslek grubu her gün bir kaç adet basın bildirisi kaleme alarak "Türkiye'ye, saldırmayı" ana uğraş edinmiş durumda. Şimdi bir de "müslümanlar" "yobaz" olarak tanımlanarak rencide edilmekteler!


Çocukların eğitiminden sorumlu olanları temsil ettiği iddiasında olan bu şahıslar elbette "Türkiye'yi ve de Anadolu'da doğmuş olmakla suçladıkları Türkleri sevmek zorunda değiller".


Sevmedikleri bu insanların mali durumları el vermediği için özel okullara yollayamadıkları ve bu nedenle devlet okullarına yazdırdıkları çocukların eğitimi için maaş alıp her ağızlarını açtıklarında "Türkiyeye olan kinlerini" dile getirenler bazen öyle basın açıklamaları yapıyorlarki ben yazdıkları Türkçe metinleri okuduğumda içerik ile uğraşmaksızın "iyiki bol bol grev yapıp çocuklara bu Türkçe'yi öğretmiyorlar" demeden edemiyorum.


Bu şahıslardan bazıları sakın öyle hata yapıp benim yazılarımda imla hatası aramasınlar! Ben Türkçe'me özen göstersem de hata yapabilirim. Öğretmen değilim ve okulda çocuklara Türkçe dersi vermiyorum.


İster Türkiyeli isterse Kıbrıslı Türk olalım anadilimiz Türkçe. Konuşurken farklılıklarımız olabilir. Bu Türkçe'nin güzelliği. Ancak yazarken uymak zorunda olduğumuz kurallar ortak.


Bir öğretmen kendi meslek grubu adına bir basın bildirisi yazdığında sadece içeriği değil dili de çok önemli olmalı diye düşünmekteyim.


KKTC'de televizyonlara, radyolara çıkıp neredeyse hergün "Türkiye'ye hakaret edercesine saldıran" bazı öğretmenler sanırım "çoşup" hangi meslek grubundan olduklarını unutarak kurmaktalar cümlelerini.


İşte size aktüel bir basın açıklamasından bir alıntı sunuyorum: "...TC gibi AB, BM,  ABD, İsrail de, Kıbrıs’ta oluşan statükodan memnundur.  Kıbrıs Türk Toplumu dışlanmış,  temsiliyet hakkı elinden alınmıştır… Kıbrıs Türk toplumunun adadan göç etmesi için fakirleştirilip, mülksüzleştirilmesine karar verilmiştir. Kıbrıs Türk Toplumuna asimilasyoncu, entegrasyoncu anlayışlarla, Sünni yobazlığın dayatılması bu politikanın devamı niteliğindedir."


Bırakalım bu kaleme alınan cümlelerin "çocukca yazılabilecek düzeysizliğini" sadece Türkçesi ile ilgilenelim.


Bir öğretmen "asimilasyon" ve "entegrasyon" kelimelerine ancak bu kadar yabancı olabilir!


Yazdığı birbirine zıt kelimelerle kurduğu cümlenin ne anlama geldiğini tam olarak bilmemesi aslında lehine de yorumlanabilir. "Boş verin ne yazdığını bilmiyor" der ciddiye alamayabiliriz.


Ancak eğer o iki kelimenin ne anlama geldiğini biliyor da bu cümleyi kaleme alıyorsa böyle biri çağdaş bir dünyada bırakın "öğretmen olarak okulda çalışmak" demokratım diyen kimsenin muhatabı bile olamaz!


"Asimilasyon" kelimesinin ne anlama geldiğini bilen her aklı başında kişi dünyanın hangi köşesinde olursa olsun "asimilasyona karşıdır". Asimilasyon hiç birimizin tasvip etmeyeceği bir dayatmadır. 


"Entegrasyon" ise aklı başında herkesin ister söz konusu Almanya olsun isterse KKTC destekleyeceği en tutarlı adım olur. Örneğin KKTC'de hali hazırda yaşamakta olduğumuz sorunların ana kaynağı iyi bir entegrasyon politikasının eksikliğidir.


Bu basın bildirisini kaleme alan ise "entegrasyoncu anlayışla sunni yobazlığın dayatılmasından" bahsetmektedirki bu derece "super" bir fikre AB'de "müslümanlara karşı sabah akşam eylem yapan aşırı sağcılar bile" sahip olamazdı.


Dünya genelinde "yobazlığa karşı en akılcı mücadele yöntemi olan entegrasyona da karşı" imişler "ne istediğini" ya tam bilmeyen ya da tam olarak anlatamayan malüm çevreler!


Galiba bazıları sabah uyanır uyanmaz "bugün de Türkiye'ye yönelik oumsuz bir şeyler söyleyelim de ne olursa, olsun" mantığı ile güne başlamaktalar.


Hele kendileri namaz kılmadıkları, camiye gitmedikleri ya da dini açıdan pasif oldukları için kendileri gibi olmayan inançları gereği örtünen, beş vakit namazını kılan, dini eğitime önem veren ve inancı doğrultusunda kimseye zararı dokunmadan yaşamlarını sürdüren müslümanları "sunni yobazlık" ile suçlamak "ateşe körükle gitmekten" farksızdır.


Bu durumda "ne yaptığını bilmiyor" açıklaması sadece ve sadece "hafifletici" bir rol oynar ama kimseyi sorumluluktan kurtarmaz!


"Bilerek yapanlar" ise eğer tarihten de ders alamadıysalar onlara diyecek bir laf kalmaz!