Bir anne – babanın çocuklarına bakamadığı ya da yetişkin kızlarını ona buna pazarladıkları ortaya çıktığı zaman o çocuklar, o kız evladı o hayırsız ana babanın sorumluluğunda bırakılır mı?

Asla bırakılmaz... Sosyal Hizmetler Dairesi devreye girer ve çocukları o tehlikeli, anne – baba sorumluluğundan yoksun insanların ellerinden kurtarır.

KIB-TEK’in bugün içinde bulunduğu durumun hiç farkı yoktur.

 

Senede bir gün, Kıbrıs Kültürü’nün bir parçasını yaşamak için zeytin değirmeninde zaman geçirmem var.

Evin bahçesinde iki kök zeytinden topladığımız birkaç lenger zeytini aldığım gibi bugünün teknolojisiyle zeytin yağı fabrikasına ya da eskilerin deyişiyle değirmene giderim.

Değirmene gideceğim gün havanın yağışlı olması keyfime keyif katar.

Değirmende ateş varsa, ekmek gabira edip üstüne taze zeytin yağı gezdirip yemeye bayılırım.

Dün öğleden sonra Geçitkale’de Mustafa Bardak’ın Zeytin Yağı Fabrikası’na gittim.

İzlenimlerimi bugün size aktaracaktım ama yarına bıraktım.

Neden?

Çünkü El-Sen’in dün ödenmemiş eletkrik borçları nedeniyle Maliye Bakanlığı’nın elektriğini kesme eylemini ertelemesiz irdelemem gerekiyordu.

***

Geçek gün de yazdım.

EL-SEN, devlet kuruluşları ve büyük oteller dahil ödenmemiş borcu olan işletmelerin elektriğini kesme konusunda yüzde bin haklıdır.

Bir soru daha sorup yanıtlayım.

Neden yüzde bin haklıdır?

Çünkü hükümet edenler, yani politikacılar KIB-TEK’i batırmak için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar.

Bunların Kıbrıslı Türklerin önemli, stratejik kurumsal yapılarını savundukları filan yok.

Parıltılı laflara hiç ama hiç kanmayın.

Tıpkı KTHY gibi KIB-TEK’i de batıracaklar.

Batırmak için gereken yapılıyor.

Bir kuruluşu batırmak için yapılacak işlerden biri de alacaklarının tahsilatını sabote etmektir.

KIB-TEK’in alacaklarını tahsil etmesi bizzat hükümet üyeleri, sözü geçen bakanların talimatıyla engelleniyor.

Dün El-SEN net olarak açıkladı.

Kalem kalem kamu oyu ile paylaştı.

Sonuçta devletin KIB-TEK’e yetmiş milyon TL borcu var.

***

Dün aynı zamanda EL-SEN üyesi de olan KIB-TEK çalışanları ödenmeyen borcundan dolayı elektriğini kesmek için Maliye Bakanlığı’na gitti.

Önceden duyurdukları için karşılarında etten ve kemikten polis duvarını buldular.

Polis, borcunu ödemeyen bir KIB-TEK müşterisinin elektriğinin kesilmemesi için gücünü kullandı.

Aslında polisin, borcunu ödemeyenin değil, ödenmeyen borçtan dolayı elektriği kesecek olanların yanında olması gerekmiyor muydu?

***

UBP Hükümeti dün çok çarpıcı bir örnek yarattı.

Nasıl ki hükümet elektriğini kesmeye gelen KIB-TEK çalışanlarını güç kullanarak engelledi, aynı şekilde vatandaş ya da bazı kuruluşlarda kendi çaplarında güç toplayarak elektriklerinin kesilmesini önleyebilirler.

Dün elektriğin kesilmesini engellemek için gücünü seferber eden polis, yarın benzer yönteme başvuracak özel kişi ve kurumlara karşı nasıl tavır takınacak?

Yazımın burasında çok net olarak belirteyim ister Cratos Otel, ister köydeki Çoban Cemal Dayı ya da Sanayi Bölgesi’ndeki bir sanayici hiç fark etmez. Elektrikleri borçlarından dolayı kesilecek olur ve kendi güçleriyle engel olmayı başarırlarsa, “ Nedir yaptıkları?” diye sormayıp, hükümetin yolundan gittikleri için “Bravo!!!” diyeceğim.

***

Anımsarsınız bir süre önce de hükümet kendi tükettiği elektriğin tarifesini tek yanlı bir kararla azaltmıştı.

Aslında o da vatandaş için harika bir örnektir.

Evinizin sayacı okunup, fartura kesilirken, KIB-TEK çalışanın yanında gidip gelir durumunuza göre hangi tarifeden ödeyebileceğinizi söyleyin. Fatura o tarifeden çıksın ki ödeyebilesiniz.

Gerçi hükümet kendi belirlediği tarifeden çıkan faturaları da ödemiyor ama vatandaş olarak sizler kendi tariflerinize saygılı olunuz!!!

***

EL-SEN, dün son yılların en akıllı eylemlerinden birini yapmıştır. UBP Hükümeti’nin KIB-TEK’i batırmak için nasıl bir tavır içinde olduğu ancak bu kadar güzel teşhir edilebilirdi.

Aslında dünkü teşhirden sonra hükümetin KIB-TEK konusunda söz söyleyip, karar üretme yetkisi fiilen ortadan kalkmıştır.

Bir kurumun varolması için değil, yok olması için çaba harcayanları o kurumla ilgili söz hakkı olamayacağının hukukta mutlaka bir adı vardır.

Bir anne – babanın çocuklarına bakamadığı ya da yetişkin kızlarını ona buna pazarladıkları ortaya çıktığı zaman o çocuklar, o kız evladı o hayırsız ana babanın sorumluluğunda bırakılır mı?

Asla bırakılmaz... Sosyal Hizmetler Dairesi devreye girer ve çocukları o tehlikeli, anne – baba sorumluluğundan yoksun insanların ellerinden kurtarır.

KIB-TEK’in bugün içinde bulunduğu durumun hiç farkı yoktur.

***

KIB-TEK’in hesabı kitabı ortada.

Alacakları tahsil edildiği an borç yükünden çok kolay kurtulur.

Borç yükü hafiflerken bir de tamamen KIB-TEK’in aleyhine olan sözleşmelerden kurutulunsun siz o zaman görün KIB-TEK’in nasıl jet gibi uçtuğunu.

Bugün KIB-TEK’i batırmaya çalışanlar, KIB-TEK’in kendi ayakları üzerinde durabileceğini bilmiyor mu?

Bilmez olurlar mı?

Bal gibi biliyorlar.

Ama işlerine gelmez.

Senelerdir KIB-TEK, Türkiye’de birilerine peş keş çekilmeye çalışılıyor..

1994-995’lerde Sezai Türkeş - Fevzi Akkayalara peş keş çekilmeye çalışılmıştı. Şimdi de akıllarda mutlaka birileri vardır. Masum söylemler kimseyi aldatmasın...

 

Günün sözü:

 

Hayırsız babaya, evlat emanet edilmez

 

******

Okuyucu mektubu...

 

Daha çoook Fıratlar, Kaycanlar olacak...

 

Hasan Hocam, Fırat'ın mektubunu okudum.

İhaleler kısmı hariç aynı dertten benim kızım da muzdaripdir.

2007 yılında üniversite sınavlarında KKTC 3.sü gelmesine ve  birçok alternatifi olmasına rağmen özellikle dönemin Eğitim Bakanı Canan Öztoprak'ın da tavsiyesiyle Fransızca öğretmenliğini seçmiştir. Ve bu yıl İzmir 9 Eylül Üniversitesi Fransızca Öğretmenliğinden mezun olmuştur.

Herkes gibi O da kendi mesleğini icra etmek istiyordu. Ancak devlete giremedi. Çünkü kontenjan sadece 1 kişi idi ve eski mezunların da katkı puanları vardı.

Dershanelerde ise Fransızcanın İngilizce gibi kayda değer bir ağırlığı olmadığından yüzüne bakılmadı.

Soruyorum madem ki bu devletin Fransızca öğretmeni ihtiyacı yoktur neden benim kızıma 5 yıl boyunca kesintisiz başarı bursu verilmiştir?

Yoksa devletin çok parası vardı da bilmiyor muyduk?

Fırat kardeşim, ekmeğini kazanmak için ailesiyle çalışmaya başladı.

Keşke bizlerin de öyle bir imkanı olsaydı ve ben de kızımla çalışabilseydim. Bu yüzden kızım asgari ücrete hergün arabasıyla Güzelyurt'tan Lefkoşa'ya gidip özelde çalışmaktadır. Artık benzin parasını, yemek parasını da aldığı asgari ücretle kıyaslayın.

Bu kız nasıl yuva kuracak, çoluk çocuk sahibi olacak ve çocuklarını topluma hayırlı evlat olarak nasıl yetiştirecek?

Kısacası Hocam bu ülkede çook Fıratlar, çook Kaycanlar vardır. Bu plansızlıkla da daha çooook Fıratlar, Kaycanlar olacaktır.

Saygılarımla

Tahsin KAYA”

(Havadis gazetesinden alınmıştır)