AK Parti, 8. Olağan Kongresini yaptı. Hem de birkaç saat içinde… Gün bitmeden de, yarıdan fazlası yenilenmiş olan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplanarak, partiyi yönetecek A Takımını, yani Merkez Yürütme Kurulu’nu belirledi.
Muhtemelen bugün-yarın da ‘beklenen’ kabine değişikliği gerçekleşir.
Şimdi, ışık hızında gerçekleşen bu büyük değişim ve dönüşümün; CHP Genel Merkezi’nin üst katlarındaki, uzay gemisi siluetli kozmik odadan bakan birisinde uyandırdığı fikir ve duyguları betimlemeye çalışalım. (Not: İroniden anlamayanlar, bu noktadan sonrasını okumasın, lütfen…)
KURULTAY DEDİĞİN…
Efendim… Aslında haksızlık oluyor CHP’ye. Yani, ‘Kurultay’ dediğin böyle mi yapılır?
Şöyle ağız tadıyla yumruklaşmadan…
Birbirinin kafasında sandalye kırmadan…
Rakip adayı destekleyen delegelerin gözünü ‘en demokratik şekilde’ oymadan…
Kurultay salonuna Çevik Kuvvet Polisini çağırmadan…
Salonda demokrasi ve dürüstlük nutukları çekilirken; delegeler otel odalarında sıraya girip, kâğıt tomarı kulelerden ‘oy teri bedeli’ almadan, kurultay mı olurmuş?
Yani, kurultayın da bir haysiyeti olur.
Ne o öyle? Sessiz sedasız, birkaç saat içinde kurultay yapacaksınız… Bir de 70 bin kişiyi, bu karda kıyamette Ankara’ya toplayarak… Üstelik izdiham filan yaşanmadan…
Tek adaylı seçim olacak. Aynı günün akşamına erişmeden, yeni MKYK toplanacak… Hemi de yönetim kadrosunun yarıdan fazlası değişmiş olarak… Merkez Yürütme Kurulunu (MYK) belirleyecek.
BU İŞLER ACELEYE GELMEZ
Hayırdır beyler, aceleniz ne? Ülke de dünya da bir yere kaçmıyor. Hele birkaç gün kurultay yapalım. Kavgada yaralananlar hastaneden taburcu olsun. Seçim Kuruluna yapılan iptal başvuruları neticelensin.
Ekrem Başkanımızın, Yüksek Yargı mensuplarına, hadlerini bildirmek gayesiyle edeceği laflar için soruşturmalar açılsın…
Sonrasında oturup uzun uzun tartışır, yeni MYK’yı belirleriz. Siyaset aceleye gelmez. Hem ülke sorunları kaçmıyor ya!.. Vakti gelince onlarla da ilgileniriz.
Hem zaten çağdaş uygarlık düzeyini yakalamamıza daha 2.736 yıl var. Şaka değil… Yani 1970’li yıllarda, dünya çapındaki iktisat uzmanımız böyle hesaplamıştı. Gerçi Kemal Abimizin hesabı daha kuvvetlidir; ama şimdi onu bu işe karıştırmak, ‘zamanın ruhuna’ uygun düşmez.
GÖZÜNÜZ KURULTAY GÖRSÜN
Ha, kurultay demişken, biz de 23 Mart’ta Kurultay benzeri bir önseçim yapıyoruz. Hemi de sizin gibi 70 bin kişiyi Ankara’da başımıza toplamaya gerek kalmadan. Yani 1 milyon 600 bin üyemiz, bulundukları yerden bu önseçime katılacak. (Bu arada, gözünüz teknoloji görsün.)
Hadi, siz de yapın böyle bir ‘tek adaylı demokratik önseçim’ de görelim…
Önseçim derken, aslında tevazu gösteriyoruz. Müthiş bir demokrasi şöleniyle, ‘tek adamımız’ (Yaksa tek adayımız mı olacaktı?), dahi ‘İkinci Atatürk’ümüz, ‘Sayın Seçilmemiş Cumhurbaşkanımız Ekrem İmamoğlu’yu, ‘Cumhurbaşkanı’ ilan edeceğiz. Yani bir anlamda, Erdoğan’dan sonraki Cumhurbaşkanını seçmiş olacağız.
Efendim, şimdi karıştırmayın, bizim önseçimimiz yasal mı, değil mi? Meşru mu, gayrimeşru mu? Resmiyette bir geçerliliği var mı, yok mu?
Dedik ya; bunun adı ‘önseçim’ olsa da, biz doğruca Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Hani, bir yığın seçim masrafı olmasın, 60 küsur milyon seçmen, gereksiz yere oy sandıklarına sürüklenmesin… Ne bileyim, piknikteki mangal keyfinden mahrum kalmasın.
CHP olarak, biz zaten onlar için varız. Bizim fedakârlığımız olmasa, maazAllah onca seçmenimiz, yaz tatili keyfini dahi yarım bırakıp, tuvalet terliğine (Pardon, Sayın Ekrem Seçilmemiş Cumhurbaşkanımıza) oy vermek için, tıpış tıpış sandığa gitmek zorunda kalırdı. Onları bu zahmetten de kurtarıyoruz.
GÜNDEMSİZLİK BATAĞI
Şaka bir yana, Türkiye’nin Anamuhalefet Partisi’nin günümüzdeki halleri, bizim ‘hiciv maharetimizi’ sollayacak kadar vahimdir.
Merhum Kemal Sunal’ın ‘Davacı’ filmindeki, pehlivan tefrikalarına taş çıkaracak uzunluktaki mizahî haller, çok daha fazlasını yaşadığımız gerçeklerle örtüştüğü gibi; CHP’nin yönetimsel halleri de bizim latifeye vurduğumuzdan daha beterdir.
Yazık ki, dünya yeni bir büyük savaşı konuşurken…
Kuzeyimiz ve güneyimiz ateş çemberi gibiyken…
Türkiye, 2 sene önce yaşadığı asrın deprem felaketinin yaralarını sarma mücadelesi verirken…
Korona salgını ve büyük deprem felaketinin ülke ekonomisinde açtığı yaralar, bilhassa dargelirli kitlelerin geçimini iyice dara düşürmüşken…
Yarım asırlık terör belasını sonlandırmak için, ince ayarlı devlet politikaları kurgulanırken…
Ve daha bir dünya sorun, siyaset kurumundan çözüm beklerken…
CHP, ‘gündemsizlik batağında’ debeleniyor.
Laf kıtlığında asma budamak, diyeceğiz; mevzu hafife alınacak gibi değil.
Bir tarafta ülke ve dünya gündemini en ince ayrıntısına kadar analiz edip, siyaset geliştiren Cumhur İttifakı anlayışı…
Karşısında, Ekrem Efendinin kariyer planlaması dışında bir derdi-kaygısı olmayan CHP klasiği…
Allah CHP’ye oy verenlere sabır ihsan eylesin.