Geçtiğimiz günlerde yapılan Avrupa Parlementosu seçim sonuçları Avrupa’yı tabiri caizse ters yüz etti. Aşırı sağ yani ırkçılar, nasyonal sosyalistler seçimlerden en kazançlı partiler olarak çıkmayı başardılar. Örneğin Fransa’da Marine Le Pen’nin Nasyonal Front’u ortalığı allak bullak ederek, Fransız oylarının yüzde otuzunu aldı.

Seçim sarhoşluğuyla yaptığı ilk açıklamasında ‘Fransa Parlamentosunun ortadan kaldırılmasını’ istedi.

Partisinin istediği, Fransa’nın bir an önce Euro’dan vazgeçmesi ve Avrupa Birliğinden çıkmasıydı. İngiltere’de de durum farklı değil. Avrupa Birliği karşıtları, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde zafer kazandılar, hem de karşı oldukları Birlik için.

Bütün bunlara rağmen, Avrupa Parlamentosunda Hiristiyan Demokratlar grup olarak çoğunluğu sağlarayak, birinci parti olmayı başardılar. Bu çoğunlukla, Lüksemburg eski başbakanı Juncker’in komisyon başkanlığı için kaçınılmaz aday olduğunu göstermektedir.


Evet. Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına hareketle önümüzdeki yıllarda ‘Avrupa Birliği’nin varlığı daha sıklıkla tartışılmaya devam edeceğe benziyor.

Seçimlere katılımda ise her geçen seçimlerde bir düşüş yaşanırken, son seçimlerde bir değişıiklik yaşanmıştır. Son beş yılda Avrupa Birliği etrafında yaşananlar, seçmeni kızdırmış olmalı ki, son seçimlerde bir hareketlilik yaşanmıştır. Ancak, yüzde elli oranında seçmenin sandığa gitmeyişi hala tartışma konusudur. Bu hareketliliğin temel nedenlerinden birisi hiç şüphesiz geçtiğimiz yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve bunun üye ülkelerdeki vatandaşlar üzerindeki olumsuz etkidir. Bir çok ülkede sosyal rahatsızlık meydana gelmiş ve bunun etkileri özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri ve Irlanda’da gözle görülür bir hal almıştır.

Avrupa Parlamentosu seçim propogandaları, Avrupa bilincinin her ülkede farklı olduğunu bir defa daha göstermiştir. Almanya’da halk daha bilinçli iken, Çek Cumhuriyetinde halk seçimlerin ‘umutsuz bir vaka’ olduğuna inamışlardır. Her ülkenin Avrupa Birliği hakkında farklı algılamaları elbette seçim sonuçlarına yansımıştır. Örneğin Belçika’da Avrupa Parlamentosu seçimleriyle ülke ve bölge yönetimleri seçimlerinin çakışması, halkın Avrupa Parlamentosu seçimlerine ilgisini azaltmıştır. Bu da bize, her ne kadar Avrupa Palamentosu seçimleri yapılsa da halkın terçihlerini ülke gündemine göre yaptıklarını gösterirken, ortak bir Avrupa Birliği bilincinin sorgulanmasını beraberinde getirmiştir.

Seçimleri etkileyen bir başka unsur da hiç şüphesiz, Avrupa Birliği yasalarıdır. Avrupa Parlamentosunun ‘bankabirliği’, ‘tarım politikası’ gibi almış olduğu kararlar seçimlerde her hangi bir rol oynamamıştır. Adaylar seçim kampanyalarında farklı konuları ele almışlardır. Bu da bizi Avrupa Parlamentosunun ülke politikalarında yaptırım gücünün ne olduğunu  düşünmeye sevk etmiştir.

Seçim sonuçları; Amsterdam Tartışmalarının sonuncusunda ele alınan “Avrupa Parlamentosu Seçimleri” toplantısında ortaya çıkan “Avrupa Birliği vatandaşa anlatılamadı” başlığının haklılığını ve aktüelliğini korumaya devam ettiğini göstermektedir.