Bilirsiniz, birileri bu ülkede darbeleri iyi ve kötü olarak tasniflemiş, 12 Eylül'ü "kaka darbe" saymış, 27 Mayıs'ı "ihtilal" ismiyle taltif etmiştir.
Bilirsiniz, birileri yıllar boyunca 80 darbesine ve Kenan Evren'e lanetler yağdırmış (12 Eylül yargılamaları başlayınca bu konforu kaybettiler tabi), 27 Mayıs bahsi açıldığında darbeyi açıktan savunamayacağından, artık o kadarı da ayıp olacağından susmayı yeğlemiştir.
Bilirsiniz, kendine solcu diyen bu arkadaşların biraz altı kazındığında, 27 Mayıs'ı "Türkiye'nin en özgürlükçü anayasasına zemin hazırlamış bir cunta" ve benzeri bahanelerle meşrulaştırma gayreti içine girdikleri görülmüştür.
Anlayacağınız bu pabucumun solcuları, Demokrat Parti'ye yönelik olduğu, halkın görece mütedeyyin kesimini hedef aldığı için 27 Mayıs'tan şikayet etmezler, etmedikleri gibi içten içe onaylar, severler; 27 Mayıs'ı cuntanın kendi yaptığı işe koyduğu adla, "ihtilal" ismiyle anarlar.
Oysa ihtilali darbeden ayıran şey, geniş halk kitleleridir. Ve 27 Mayıs darbesini halkın desteklemesi bir yana; bu darbe tam da Cumhuriyet kurulduğundan bu yana halkla temas etmeyi başarabilmiş ilk hükümeti ve Türkiye'nin ilk demokrasi tecrübesini alaşağı etmek için gerçekleştirilmiştir.
27 Mayıs'ı 12 Eylül'den ayıran şey yani, halkın bu darbeye iştirak etmesi değildi. Asker ve bürokrasiye ek olarak "aydın" denilen kesimin de darbeyi desteklemesiydi.
Oysa "ihtilal" dedikleri 27 Mayıs, yalnız ve güzel ülkemin periyodik bir etkinliği olarak 10 yılda bir gelecek darbelerin önünü açmış; askerin TC tarihindeki hukuk tanımazlık geleneğinin ateşleyicisi olmuş, Menderes sonrası siyasetin kolunu kanadını darağacı korkusuyla kırmış ve 2012 yılında bile hala tezahürleriyle boğuştuğumuz, habis bir hastalık gibi ülkenin tüm kurumlarının kılcal damarlarına kadar yayılmış olan vesayet rejiminin başlatıcısı olmuştur.
27 Mayıs sırf bu yönüyle bile darbelerin en lanet edilesi olanıdır.
Bugün "ihtilal" diye andıkların 27 Mayıs, aydınların desteğiyle dezenformasyondan, yalandan, iftiradan, haksız suçlamalardan oluşan bir "halkın gözünü boyama" paketiyle gerçekliği görünmez kılmıştır. Kendine aydın diyen o asalaklar; hükümete yönelik güvensizlik ortamı yaratmış, halka korku salmış, kargaşa ortamı oluşturmuş, hükümet üyelerinin itibarına yönelik suçlamaları da ihmal etmeyerek onlarca yalan söyleyerek bir Başbakan astırmıştır. Mesela;
? Demokrat Parti, muhalif üniversite öğrencilerini yakalayıp öldürtüyor, sonra da onları Et Balık Kurumu tesislerinde hayvan yemi haline getiriyor. Bir kısım öğrenci cesetlerini de Konya asfaltı altına gömdürüyor.
- Adnan Menderes, Kars ve Ardahan'ı Ruslara satıyor.
- Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Kara Harp Okulu'nun bütün öğrencilerinin kurşuna dizilmesi için emir verdi.
- Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye'nin her yabancı devletle yaptığı anlaşmadan % 10 komisyon alıyor, Avrupa'da altın kaplamalı bir arabaya biniyor.
- Demokrat Parti, il ve ilçe teşkilatlarını CHP'lileri öldürmek için silah deposu haline getiriyor.
gibi yalanlar kendine "aydın" diyen o hainler tarafından kimi ellerinin altındaki gazeteler, kimi söylenti çıkarılmak, kimi de jurnalleme yoluyla yayılmıştır. Bugün karnınızı tuta tuta gülebileceğiniz ölçüde izansız, aptalca ve asgari bir zekadan bile yoksun bu gerekçeler; 60 yılında darbe yapılmasına; biri Başbakan, ikisi Bakan; üç seçilmiş hükümet üyesinin asılmasına, onlarca insanın işkencehanelerde can vermesine ve onbinlerce insanın da hayatının karartılmasına neden olmuştur.
Darbe dönemleri, sırf Nürnberg Mahkemesi kuralıyla sabit bir "insanlık suçu değildir üstelik; aynı zamanda aklın, mantığın, izanın ve insanoğlunun yeryüzünde yaşadığı sürece kendi kendini yönetme birikimi adına üst üste koyduğu her şeyin tatile çıkmasıdır.
Yani, 12 Eylül'de darbeyi sadece 'asker-bürokrasi' ikilisi yaparken, 27 Mayıs'ta asker-bürokrasiye eklemlenen aydınların bir şeytan üçgeni oluşturmuş olması, 27 Mayıs'ı meşru kılmıyor. Bilakis Türk yarı-aydınının militarist kafa yapısını ve kendi halkına karşı duyduğu düşmanca ve alçakça hisleri bir kez daha teyid ediyor.
Bana kalırsa, 27 Mayıs Darbesi'ne "ihtilal" demek suç sayılmalı....
(yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)