CHP’de yarın İstanbul İl Kongresi, yani İstanbul İl Yönetimi seçimi var.
CHP’de, uzun bir süreden beri kongreler kurultaylar, sorunların tartışıldığı, politikaların oluşturulduğu forumlar olmaktan çok, seçim toplantılarına dönüşmüştür.
Gürsel Tekin’in partideki görevinden istifası İstanbul seçimini önemli kıldı.
Toplantının önemi buradan kaynaklanıyor. Yoksa başka bir şey yok.
Yarınki seçimlerde iki aday yarışacak. Şimdiki İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile Ali Özcan. Aslında bir üçüncü aday daha vardı. Üçüncü aday Bülent Kerimoğlu kongreye az kala, Ali Özcan lehine adaylıktan feragat ettiğini bildirince, yarışacakların sayısı ikiye düşmüş oldu.
Bir üçüncü isim ise Prof. Dr. Semih Eryıldız, ama onun yeterli imzayı toplayıp toplayamayacağı bile belli değil.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, her ne kadar kimseyi işaret etmediğini söylese bile, görevdeki genç İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’ya eğilimli olduğu ileri sürülüyor.
Hiç kuşku yok, başta Gürsel Tekin olmak üzere, İstanbul’un yanı sıra bütün CHP örgütü seçimin sonucunu heyecanla beklemektedirler.
***
Bu haliyle var olan CHP’den değilse bile olması gereken CHP’den hâlâ umut kesmemekte direnenlerden biri olarak, seçim sonuçlarını hiç de merak etmediğimi belirtmeliyim.
Bu tutum, kongre sonuçlarının parti içi güç dengesinde bir şeyi değiştirmeyeceği düşüncesinden kaynaklanmıyor.
Hiç kuşku yok parti içi güç dengelerini etkileyecektir İstanbul seçimleri. Ama bu durum, partiler arası güç dengelerini değiştirecek bir etkiye ulaşamayacaktır.
Gürsel Tekin’in istifası sonrasında bu sütunda belirtildiği gibi, CHP’de çekişen isimler değişiyor, ama durum değişmiyor.
Kısacası CHP eski tas eski hamam.
İstanbul kongresini kazanan taraf, pazar günü öbür tarafı tasfiye edecek.
CHP’de kural böyle.
Seçimler olur, yüzde 50’nin 0.1 fazlasını alan yüzde 49.99’u alanı saf dışı eder.
Neden?
Çünkü Türkiye genelinde, çağ dışı çoğunlukçu demokrasi zihniyetine haklı olarak karşı çıkan CHP, parti içinde aynı yöntemi uygular.
CHP’de grupların bir arada çalışmalarını sağlayabilecek nispi temsil sistemiyle parti içi dengeleri oluşturmak diye bir görüş yoktur.
***
Bu durumun uzlaşmaz ideolojik ayrılıklardan kaynaklandığını sananlar yanılırlar.
Doğrusu partinin içindeki sağ kanat - sol kanat ayrımını fazla ciddiye almayan dostlarımdan biri, geçenlerde görüşünü desteklemek için şunları söylemişti:
- Tabii ki ciddiye almıyorum. Düşünsene bir zamanlar şu Ertuğrul Günay sol kanadın yıldızlarındandı!
Seçimde önde çıkan tarafın, öbürünü tümden tasfiye etmemesi parti içinde katılımcı yarışmacı ve dayanışmacı bir örgütlenme modelinin olmasıyla sağlanacak, parti içi demokrasi böyle bir modeli geliştirecek, böyle bir model de parti içi demokrasiyi...
Bunun için her şeyden önce, yeni tüzükte kabul edilmiş olan öneriye uygun olarak, blok liste yerine çarşaf liste uygulamasına geçmek gerek.
Evet yeni tüzük buna cevaz veriyor. Ama bu demek değil ki, blok listeyi saf dışı bırakıyor. Tüzüğe göre eğer delegelerin çoğu isterse, yine blok liste uygulaması mümkün olabiliyor, ki genelde de öyle oluyor.
Bu durumda, ne İstanbul İl Kongresi’nden ne de temmuzda yapılacak olağan kurultaydan partiye yeni ivme kazandıracak bir atılım beklenebilir.
CHP tabandan örgütlenmiş sosyal demokrat parti yapısına kavuşamadığı sürece de yüzde 20’ler bandını aşamaz, Türkiye için alternatif oluşturamaz.
Oysa genel başkanından Meclis’teki temsilcilerine, örgüt tabanından potansiyel seçmenine kadar bu işlevi yerine getirecek potansiyele sahip bu parti. Yazık!(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)