Hemen her gün yeni bir başlıkta gündeme gelen Suriye meselesinde sular bir türlü durulmuyor. Yapılan açıklamaya göre bir gün içerisinde 1000 yeni mülteci daha Türkiye topraklarına sığınmış durumda. Toplam rakamın 20.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bunların arasında askerler de var. İnsanlar evlerini barklarını bırakıp bir başka ülkenin topraklarına sığınmaya çalışıyorlarsa, ciddi bir hayati riskin var olduğu söylenebilir. Muhalif kesim kendisini güvende hissetmiyor ve Esad\'ın Annan planına uyacağını deklare etmesine ve ağır silahlarını bölgeden çekme taahhüdünde bulunmasına rağmen, insanlar onun verdiği sözlere itibar etmiyor. Türkiye hükümeti de Esad\'ın verdiği sözde durmayacağına inananlardan.
Bir süredir iç kamuoyunda Türkiye\'nin Suriye konusunda en ön safta yer alması ve gereğinden sert bir tutum içerisinde olması konusu eleştiriliyor. Nitekim Suriye\'ye yönelik içinde Türkiye\'nin de yer aldığı bir müdahalenin zorluklarını ben de daha önce yazmış, çeşitli kanallarda da söylemiştim. Ortaya çıkabilecek bir mezhep gerginliğinin Türkiye\'ye sıçraması ihtimali, İran\'la sürdürdüğümüz denge politikasının iflası, savaşın maliyetleri gibi konular gündeme geldiğinde çok zor bir kararın eşiğinde olduğumuzu görmek mümkün. Ama olayın bir de diğer tarafı var. O da Türkiye\'yi Suriye meselesinde tam da ateşin içine atan faktörler.
1- Türkiye bir süredir Esad yönetiminin uluslararası sorumluluğunu alan ve onu doğru yönlendirme konusunda insiyatif kullanmaya çalışan bir ülke. Nitekim Bush döneminde şer ekseninin içerisinde yer alan ve neredeyse bombardıman altında kalacak olan Suriye\'ye Türkiye\'nin verdiği destek ve garanti olmasa bugün çok farklı bir noktada olunması mümkündü. Bir yıl önce ortak bakanlar kurulu yapacak kadar yakın durulan bir ülkeye karşı bu kadar net tavır alışın gerisinde hissedilen bu sorumluluğun payı da var. Türkiye, Suriye\'yi İran\'dan kopartmayı başaramadı.
2- Sorumluluğu üstlenilen Suriye yönetimi muhalefete karşı orantısız bir güç kullanma eğiliminde. Muhalif grupların her gün yüzlerce ölü vermesi ve şiddetin sıradanlaşması evrensel değerler açısından da sorunlu. Türkiye bu şiddetin en yakın komşusu ve göz yumması halinde bölge stratejisi olarak şekillendirdiği \'alicenap devlet\' konumundan uzaklaşabilir. Özellikle Arap baharından itibaren Türkiye\'nin dış politik söylemi, diktatör rejimlere değil, halklara destek vermek yönünde şekilleniyor. Ortadoğu halkları ile Türkiye birbirine yaklaşıyor. Şimdi gelinen noktada, zor durumdaki bir halka sırtını dönmek Türkiye\'nin büyük Ortadoğu stratejisi açısından da sorunlu. Bir anlamda istemese de ilgilenmek durumunda.
3- Suriye\'den Türkiye\'ye doğru mülteci akını giderek daha da büyüyecek gibi. Bu büyüklükte bir kitlenin beslenmesi ve gözetilmesinin ekonomik maliyetleri de var. Daha önce Saddam döneminde büyük bir göç kitlesini kendi topraklarından barındıran ama bundan mustarip de olan Türkiye\'nin yeniden aynı yöntemleri tercih etmesi mümkün değil. Bu nedenle Suriye sınırları içinde insani yardım amaçlı bir tampon bölge uygulaması ve uçuşa yasaklanmış alan (no fly zone) ilanı gerekli olabilir. Bu da askeri önlem demek olacaktır, zira alanın güvenliğini ihlal eden unsurlara karşı silah kullanılması gerekebilir.
4- Suriye ile ekonomik ilişkilerin neredeyse durma noktasına gelmesi Türkiye\'nin güney ve güneydoğu bölgesinde ciddi mali kayıplara neden oluyor. Durumun sürüncemede kalması ise en kötü tercih. Türkiye kartlarını Esad\'ın gidişi üzerine oynadı. Esad sonrası rejimle daha iyi olmak için, Esad ile ipler gerildi. Bu stratejik bir tercihti. Doğru mu yanlış mı zaman gösterecek. Ancak ne olacaksa artık çok hızlı olması gerektiği de açık.
5- Suriye\'den Türkiye\'ye yönelen terör saldırılarının artması ve Esad\'ın PKK\'nın Suriye kanadını desteklediğine dair delillerin varlığı Türkiye\'yi acele ettiren sebeplerden birisi. Türkiye kendi terör meselesini hallederken önündeki en büyük engellerden birinin Suriye yönetimi olduğunu düşünüyor artık. Bu yüzden bir an önce Esad rejimini değiştirmek istiyor.
6- Esad yönetimi göründüğü kadarıyla artık ne yaparsa yapsın Suriye\'nin toprak bütünlüğünü koruyamayacak noktada. Bunun en ciddi yan etkisi ise Kürt bölgesinin ayrılması ve Kuzey Irak ile bütünleşmesi. Bu bakımdan Suriye\'de istikrarı ve bütünlüğü sağlayacak bir yönetimin kurulması şu an en önemli ihtiyaç. Esad aşırı güçlü olduğu ve halkına silah doğrulttuğu için değil, güçsüz olduğu ve halkına karşı silah kullanmak zorunda kaldığı için artık istenmeyen lider.
(AKŞAM)