Bu hafta vatanımda idim.
Yok hiç de öyle seçimlerde ne yapılıyor falan diye merak ettiğimden değil. Biliyor herkes zaten aşağı yukarı ne olacağını. Ne olursa olsun birileri emredecek kendini hükümet zanneden birileri de buna el pençe anında uyacak.
Üzüldüm Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun verdiği 20 Temmuz resepsiyonunda. Çok değer verdiğim, güvenilir gazeteci olarak gördüğüm bir arkadaş TC Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın üç adım gerisinden yürüyordu el pençe…
Yazıktır beyler… Gazeteci dediğin hancı gibidir, siyasetçi de yolcu. Hancı elbette ki yolcuya saygısızlık etmemeli, ama gelip geçeceğini, yarın esamesi okunmayacağını, başka yolcular da olacağını bilmeli. Tabiiki o sözdeki gibi eğer suyun başında durup yeterince beklersen düşmanların cesetlerinin akıp geçtiğini görebilirsin gibi bir laf etmiyorum. Düşman kim? Yok böyle hesaplar, herkesle dostuz biz hem de öyle yaradandan ötürü falan diye ahkâm kesmeden, insana verdiğimiz değerden dolayı. Affederiz eşeği boş ver semerine bile saygı göstermeyeni, basıp geçeni… Ama, yazık oldu be kardeşim…
Hele hele söz verip de gelmemek, vaat edip de yerine getirmemek… Olacak iş değil. Üstelik gösterilen hüsnü kabil başka dostları üzmesine rağmen “Dostluk benim tercihlerime tahakküm değildir” deyip her şeye rağmen el uzatmaya devam ettiğin arkadaş ele tükürür ise, koy ver gitsin, zaten senden değildir o… Yazık oluyor.
Ne anlaşmadır ne de protokol mazeret, mağfiret sıkıntılı çünkü cesaretle bizzat arayıp özrü izah etmeye cesaret bulamamak, kaçak güreşildi, dost yarı yolda bırakıldı… Neyse laf yerini bulur tıpkı küçücük boşlukları bulup kendi yolunu açan su gibi…
Gelelim Kıbrıs’ta bulunma sebebine… Gazetelerde az biraz okumuşsunuzdur. Seçim falan demeyip hayatı konuları masaya yatırıp gerek adanın gerekse Türkiye’nin en değerli uzmanlarıyla bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Büyük bir katılımla gerçekleştirilen Yakın Doğu Üniversitesi’nin (Near East University Cyprus) Gazeteciler Cemiyeti ile birlikte gerçekleştirdiği “Yaşam ve Stratejik kaynaklar Açısından Kıbrıs” konferansından bahsediyorum.
Övünmek gibi olsun, tevazu göstermesye gerek yok, YDÜ Rektör Yardımcısı arkadaşım Prof. Dr. Hüzeyin Gökçekuş ile neredeyse üç ay sıkı bir çalışmadan sonra gerçekleştirdiğimiz konferans, yine tevazu göstermeyeceğim, bu alanda bence en sıkı ekibi bir araya getirebildi, eşine ender rastlanan kalitede bir bilgi fırtınası yaşattı. Bu konferansın gerçekleşmesinde rol alan birisi olarak tüm katılımcılar ve izleyicilere neredeyse 10 saat boyunca gösterdikleri üstün performans i.in teşekkür ediyorum.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş Eroğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Nazmi bilgin ve YDÜ Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuşu’un açış konuşmalarıyla başlayan konferansın ilk oturumunda su ve enerji konusu tartışıldı. Oturumda sırasıyla Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş, Cumhurbaşkanlığı emekli müsteşarı Ergün Olgun, Prof. Dr. Sertaç Başeren ile Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürü Büyükelçi Mithat Rende birer sunum yaptılar.
“Siyasal Analiz” başlıklı ikinci oturumda ise Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, Yrd. Doç. Dr. Murat Özkaleli ve Dr. Hayriye Kahveci de birer sunum yaptılar.
Panel şekinde gerçekleştirilen son oturumda ise eski Meclis Başkanı (E) İsmail Bozkurt, Yrd. Doç. Dr. Gürdal Hüdaoğlu, Muharrem Sarıkaya ile Yusuf Kanlı “Su ve Hidrokarbon” konusunu medya gözüyle irdelediler.
Toplantı sonunda bir de sonuç bildirgesi yayımlandı. Sonuç bildirgesinde şu konulara yer verildi:
“Tarih boyunca çevre ülkelerin ve küresel güçlerin Kıbrıs’la ilgilenmesinin başlıca sebebi, adanın geostratejik konumudur. Adanın önemi Asya ve Afrika’nın Akdeniz’le birleştiği, Hint Okyanusu’yla eklemlendiği ticaret yollarından kaynaklanmaktadır.
Ancak son zamanlarda yaşanan gerçeklerden hareketle hidrokarbon zenginliğinin çikartilmasi, nakledilmesi ve pazarlanması gibi birtakım hususların da ortaya çıktığı görülmüştür. Bu alanda egemenlik, hukuk ve güç paylaşımı açısından netlik olmaması ciddi tartışmalara yol açmaktadır.
Kıbrıs sorunu; mekân, politika, strateji ve güçle birlikte, dördüncü ve önemli bir unsur olarak hidrokarbonla da ilişkilendirilmelidir.
Bu duruma yaşamın en önemli kriterlerden biri olan ve Anavatan Türkiye’den gelecek suyun da ilave edilmesi gerekecektir. Böylece bugüne kadar ortaya çikan çatışmacı kültüre, tezat uzlaşma kültürünün ortaya çıkabilme potansiyeli doğmaktadır.
Aslında Kıbrıs’ın jeopolitik ve jeostratejik konumuna, hidrokarbon ve hidropolitik değerler ilave etmek yeni bir durum değildir. Ancak ilk kez bu kadar çok tartışılmasının sebebi hayata geçme potansiyellerinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Hal böyle olsa da hidrokarbon kaynakların Kıbrıs’ta halkların yararına kullanılabilmesi için en az 10 yıl daha gerekecektir. Su gibi hayatın anlamı ve gerçeği olan projenin hayata geçirilmesi ise elle tutulabilir ve gözle görülebilir bir konumdadır.
2014 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Anavatan’dan suyun gelmesi adanın geleceği ve bölge hidropolitiği açısından yeni bir milat olacaktır. Buna göre ilgili tarafları çatıştırmaktan uzak tutacak suyun, Kıbrıs’taki halkların yararına kullanılacağını ve Kıbrıs Rum Yönetiminin de buna sağduyu ile yaklaşacağını ümit etmekteyiz. Ne var ki hidrokarbon konusunda Rum tarafının ortağı Kıbrıs Türk halkıyla paylaşmayı ısrarla reddetmesi sonucu potansiyel zenginlik, şimdiden ilave gerginlik nedeni olmuştur. Su konusunda Türk tarafının barışcı ve paylaşımcı yaklaşımına karşın gelişen Rum tutumu suyun sağlamasını ümit ettiğimiz uzlaşma havasıyla çelişmektedir. Uzlaşma imkanlarının yeni çatışma kaynaklarına dönüşmesi endişe vericidir.
Doğu Akdeniz’de hidrokarbon gibi daha henüz belli olmayan kaynakların ayrıştırıcı özelliğinden soyutlanabilmek için birleştirici özelliği olan suyun kullanılmasında büyük fayda vardır.
Bu amaç için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’yle Yakın Doğu Üniversitesi’nin birlikte gerçekleştirdiği konferansta hidrokarbon ve hidropolitik konuları tartışılmış ve etkin analizler yapılarak özetle yukarıdaki önerilerde bulunulmuştur.”
Bu konferans verilerinin bir-iki ay içerisinde kitaplaştırılarak yayınlanacağını da hazırlık komitesi üyesi olarak ben bir kez daha ilan ediyorum.
Evet, bu hafta sudan gazdan meselelere değindim. Haftaya seçim var. Ama bu konular bu seçimde maalesef yer bulamadı. Halbuki azıcık aklı olan için suyun ve enerjiyi daha az önemli kılacak başka ne olabilir.
Bir kez daha gösterdiği ev sahipliğine ve bilimi sahiplenmesinden dolayı YDÜ Kurucu Rektörü Suat Günsel’e ve yoğun programına rağmen bizlerle olan Cumhurbalkanı Derviş Eroğlu’na şükranlarımızı sunuyorum.
(Star Kıbsrıs'tan)