Geçen hafta Ankara’yı ziyaret eden Avustralyalı politikacı Alexander Downer’a gerekli cevabı Türk meslektaşı Ahmet Davutoğlu’nu İstanbul’da ziyareti sırasında çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Özdil Nami verdi: Maraş gündemimizde değil.
Nami ile tam bir görüş birliği içindeyim. Daha bakanlar kurulu listesi ilan edilmeden önce kendisini kutlamak için aradığımda Bakan Nami ile aynı görüşte buluşmaktan mutlu olmuştum. Daha önce bu sütunda da yazdığım gibi Kıbrıs meselesini kompartımanlara bölmek sorunu çözümsüz kılıp, küçük küçük çözümlerle idare etmek anlamına gelir.
Bugün Rum kesiminde en hararetli politik gruplardan eski Maraşlıların örgütleri. Temsilcileri ile defalarca mülakat yaptım, tartışmalarda, fikir teatilerinde bulundum. Esas itibarıyla “eski varlıklı” Kıbrıslı Rumlardan oluşan bu gurubun umurunda değil esasında Kıbrıs sorununa ne olduğu. Dediğim gibi “eski varlıklı” ama çoğunlukla “yeni parasız” bu gurubun derdi Maraş’taki varlıklarına yani “eski zenginliklerine” kavuşabilmek. Bayrak ne olmuş, güvenlik nasıl sağlanmış, Kıbrıs sorununa ne olmuş o kadar dert değil onlar için. Güvenlik olsun, malları onlara verilsin Kıbrıs sorunu çözülse de olur, çözülmese de… Nasıl olsa Kıbrıs Cumhuriyeti hemen orada, geçişlerine de yasak konulacak değil ya?
İşte burada “Kıbrıs sorununu Mağusalaştırmak” dediğimiz tehlike var. Böyle bir durum adadaki mevcut statükoyu daimi hale getirebilir dolayısıyla kabul edilebilir değildir. Karşılığında Ercan da açılsa, ki Rumların böyle bir niyeti yoktur, sağlanacak ilerleme tatmin edici olamayacaktır.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu Cuma günü sitem etti. Downer’in yanlış muhataba gittiğini, Rum tarafının önerisini kendisine getirmesi gerektiğini söyledi. Doğru. Ama Downer bu aralar bunalımda. Avustralya’da Kabinede koltuk peşinde mi, BM’ye genel sekreter seçilmek mi istiyor yoksa emekli edilinceye kadar iyi maaşlı temsilcilik görevine mi devam etmek istiyor bir türlü karar veremiyor. Güya bir-iki yıl içinde çözüm olmazsa çekip gidecekti, kaç yıldır üstelik çözüm umudu tükendiği halde, göreve devam ediyor “birkaç ay içinde başarıyla sonuçlanacak çözüm sürecinden” bahsediyor. Hani nerede o süreç? Rumlar ayak sürüyor, o da çanak tutuyor…
Bu Maraş meselesi eski hikâye. Otuz yıldan fazladır bahsedilen güven artırıcı ölmem paketi işi bu… Güya al-ver paketi. Rumlar Maraş’ı alacak, Türklere şunu, bunu verecek, keyifleri yerindeyse Ercan’ı falan uluslar arası uçuşa açmayı kabul edecekler. Tabii Rumlar hiçbir zaman Ercan’ı uluslar arası uçuşa açılmasına evet diyeceğiz demedi ama bizim enayi siyasetçilerimiz defalarca Maraş’ı verebileceklerini söylediler, ağızlara pelesenk ettiler. Doğal olarak Rumlar da Maraş’ı bedava alabileceklerine inandılar… Talep ediyorlar. İsteyenin bir yüzü…
Nitekim postacı Downer’in Ankara’ya ilettiği pakette de Maraş hediye olarak isteniyor, Ercan’dan bahis yok. Taşıyan çok akıllı zat da bunu “görüşmeleri destekleyecek adım” şeklinde sunuyor Davutoğlu’na… Tamam adam ille de Suriye ile savaşalım takıntısında bu günlerde ama kafayı da yemedi ki kabul etsin böyle bir saçmalığı.
Kıbrıs’ta ne postacıya, ne güven artırıcı önleme ne de ne olduğu belli olmayan saçma fikirlere ihtiyaç var. İhtiyaç siyasi iradeye, ver-al süreci ile ulaşılacak acı çözümü kabul ettirebilecek liderliğe…
KKTC’de uzun zamandır ilk kez “Kıbrıslı” duyarlılığı oldukça yüksek bir sol-sağ siyasi ekip görevde. Uzun zamandır belki ilk kez “yerli” çözümler önerebilecek sağlam bir ekip iş başında. Ankara “sıçra” deyince “ne kadar” demeyen, “niye?” diye sorabilecek bir ekip ile Kıbrıs sorununda merhale kat edilmesi mümkün. Ne var ki Rum kesiminde ne siyasi irade ne de al-ver sürecine girebilecek sağlamlıkta liderlik var bugün…
Yeni süreç başlayacak birkaç hafta sonra.
Ne değişecek?
Çok mu karamsar oldum ben?
(Star Kıbrıs'tan)