Güney Kıbrıs’ta hükümet çöktü, çökecek.
Kuzey Kıbrıs’ta Dışişleri Bakanı Özdil Nami bizzat kendisinden değilse de “görüşmeci” unvanından rahatsız Kudret Özersay’ın.
Yeşil Hat ile dini, dili, etnik kökeniyle birbirinden ayrı iki demokrasiye ayrılan adanın iki tarafındaki problemler bir birinden çok farklı. Bir tarafta Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiades’in koalisyon hükümetinin küçük ortağı, şu faşist Papadopulos’ların partisi Demokratik Parti süreçten rahatsız, çözüm istemiyor, kısaca yine “Oxi” diyor.
Kuzeyde ise kim daha fazla katkı koyabilir sürece onun çekişmesi var adeta. Dışişleri Bakanı daha etkin bir rol oynamak istiyor, bırakın müzakereciyi, Kıbrıs Türk tarafının sadece cumhurbaşkanından ibaret olmadığını, hükümetin ve kendisinin de barış inşasında görevli olduklarını söylüyor.
Tamam ben de “paralel görüşmeci” falan diye iki başlılığı kınadım ama ille de sürece katkı koyacağım diyen bir hükümet ve dışişleri bakanı olması kötü mü Allah aşkına? Ya aksi olsaydı?
Yok, o da kötü değil, siyasetin kötüsü iyisi değil, düzgün uygulanan ve uygulanamayanı vardır. Eğer gerçekten inanıyorsa bir konunun halkına yararlı olmadığına bir hükümet niye destek vermeli o konuya? Nihayette demokrasilerde halkın siyasileri göreve getirme ve götürme nedeni siyasetlerine destek veya başka siyasilerin programlarına destek vermesi değil midir?
Dışişleri bakanının süreçte daha aktif rol oynamak istemesi elbette ki kınanmamalı. Hele diğer taraftaki hükümet ortağının süreci torpillemeye çalışması dikkate alındığında daha aktif rol oynama talebi ancak saygıyla karşılanmalıdır. Tabii ki etkin koordinasyon sağlanamaz ise durum tam bir kakofoniye dönüşebilir, bu da dikkate alınmalı.
Sembolizm, tanımlar, hangi kelimelerin kullanıldığı Kıbrıs diplomasisinde hep önemli olagelmiştir. 1976 sonrasında kısa bir süre rahmetli Ümit Süleyman Onan dönemi hariç, bir de kısa da olsa önemi büyük Bürgenstock döneminde Başbakan Mehmet Ali Talat’ın ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ın görevlendirilmeleri hariç Kıbrıs Türk halkını hep seçilmiş liderleri temsil edegelmiştir Kıbrıs görüşmelerinde.
Unvan da ne ola ki? Hiç öyle demeyin. Eğer “yetkili görüşmeci” herkesçe rahatsız edici bir şahsiyet, görüşülmeye değer bir ortak olarak imaj geliştiremez ve güven sağlayamaz ise ciddi sorun var demektir. Ciddi ve güvenilir bir görüşmecinin yokluğunda ikincil görüşmeciler, alternatifler de ortaya çıkabilir. Ancak, her ne nedenle olursa oluşsun eğer Cumhurbaşkanı temsilcisi başka, dışişleri bakanı veya hükümet temsilcileri başka konuşuyorlar ise ne ahenkten ne de davayı doğru dürüst savunmaktan bahsetmek mümkün olabilir.
Görüşmelerde cumhurbaşkanı temsilcisi yerine tam yetkili görüşmeci atanması tabii ki sayın cumhurbaşkanının tek başına verdiği bir karar olmamıştır. Önce Rum tarafı öyle bir adım attı, sonra süreç Türk tarafını da o noktaya taşıdı. Nitekim daha iki yol önce “ya sosyal medya ve #toparlanıyorum hareketi, ya da benim temsilciliğim” ikilemine sokulup istifa ettirilen Özersay’a aynı cumhurbaşkanının “Haydi toparlan gel, hem sosyal medya hem #toparlanıyoruz çalışmana da izin veriyorum, üstelik bu sefer tam yetkili görüşmecisin” demek herhalde çok kolay olmamıştır.
Ama zaten siyaset de bu değil midir? Zor da olsa karar alınması gerekiyor ise ya o karar alınacak ya da gereği yapılacaktır.
Dahası Özersay fotoğrafın dışında iken de aslında pek dışarıda değildi. Tüm aktörlerle “sosyal ortamlarda” bir araya gelmekte, içte ve dışta Kıbrıs sorunuyla, AB entegrasyonuyla ilgili toplantılara katılmakta, sürece bir şekilde katkı koymaya devam ediyordu. Dahası üniversitede “Görüşmecilik” üzerine ders vermekteydi.
Şimdi bu hafta Kıbrıs barış diplomasisinde çok önemli yeni bir safha başlayacak. Önemi aslında psikolojik. Herhangi bir şeyin elde edilmesinden ziyade olabilecek gelişmelerin önüne set çeken psikolojik duvarların ortadan kaldırılmasına yönelik bir adım bu. Bir yandan Özersay Perşembe günü Atina’da tarihte ilk kez Yunan Dışişleri Bakanlığı’nda genel sekreter seviyesinde bile olsa resmen kabul edilecek Kıbrıs Türk yetkilisi olacak; diğer yandan 1962’deki Başpiskopos Makarios’un Ankara ziyaretinden bu yana ilk kez Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu tarafından Rum görüşmeci Andreas Mavroyannis kabul edilecek.
Diğer yandan Çarşamba günü Anastasiades’in partisi Disi’nin küçük koalisyon ortağı, faşist Papadopulos’un partisi, DİKO çözüm adımları atıyor diye hükümetten ayrılacak. Eminin kısa süre sonra DİSİ de sosyalist AKEL ile koalisyon görüşmelerine başlayacak.
Son bir nokta: Bunlar önemli günler; Maraş’ın açılması talepleri veya fasa fiso tartışmalar ile ortam zehirlenmemeli, hedef daima göz önünde tutulmalıdır. Çözüm olmadan toprak ödünü verilmez demek herhangi bir toprağı rehin tutmak değildir. Unutulmamalıdır çözüm acı al-ver üzerine kurulacaktır. Eldekiler peşin olarak verilir ise, bu al-ver nasıl yapılacaktır.
(Star Kıbrıs'tan)