Doğrusu Madrid’in adaylığına karşın “Ekonomileri bozuk onların, sakın ha Olimpiyatı İspanyollara vermeyin” propagandası az da olsa işe yaramış. Peki Tokyo’nun talebine karşı İstanbul’un umudunu “nükleer sızıntı var” propagandasına bağlamak ne kadar yararlı oldu? Bizimkilerin ne kadar katkısı var bilemeyiz ama Olimpiyat şehri oylamasına 5-10 gün kala birden tekrar “Fukuşima nükleer santralindeki radyoaktif su sızıntısının ciddiyet arz eden seviyelere çıktığı” haberleri yetmedi. Tokyo fiziki, kültürel, siyasi altyapısıyla İstanbul’a ne kadar fark attığını oylama da açık seçik ortaya koydu; neredeyse ikiye bir.
Hazırlanan sunumda her türlü takiyyeye gidilip sanki Türkiye’de kadın erkek eşitliği varmış, gençler parklarda bahçelerde kumrular gibi el ele göz göze serbestçe dolaşabiliyor, dayak yemiyor veya polis copu tatmıyormuş ve hatta bir tek baba, ağabeyi veya mahalle baskısıyla tepeden tırnağa kapattırılan genç kız yokmuş gibi yaptık, olmadı… Türkiye’yi laik, demokratik hukuk devleti gibi göstermeye çalıştık; ülkemizin gazeteci hapsetmedeki dünya liderliğine perde çektik, yetmedi.
Yalakalık üstün meziyet oldu ya, sergiledi tüm TV kanalları o üstün meziyetini. Efendim “Usta” konuştu, yaptı sunumu, bastı gazı TV kanalları: “Müthiş yararlı oldu… Tüm delegeleri etkiledi… Delegeler o kadar etkilendi ki başbakanımızla resim çektirme yarışına girdiler… Kesin aldık canım biz 2020 Olimpiyatını.” Falan da filan. TV kanalı değil, yağdanlık mübarekler.
Ben de çok isterdim mahzun ve mağdur ülkemin Olimpiyat ile onurlandırılmasını; hiç olmazsa o nedenle biraz daha kendine çeki-düzen vermesini, azıcık daha “serbest toplum” olabilme imkânına kavuşmasını… Olmadı, olamadı… Göz boyama ile, CHP liderinin, MHP liderinin “biz de isteriz” mektubu bile bu takunyalı demokrasinin Olimpiyat ile taçlandırılmaması gereken ayıpları olduğu gözlerden saklanamadı.
Şimdi o yalaka kanallar, gazeteler ve Usta dahil tüm Camokalar dünkü Gezi Parkı direnişini, bu günkü ODTÜ “yeter artık ağaçlarımıza dokundurtmayız” onurlu duruşunu Olimpiyatı alamamamızın sebebi olarak göstereceklerdir.
Beyler lütfen aynaya bakın, sorumluyu göreceksiniz.
Çok değerli meslektaşım, arkadaşım Ali Şimşek dün mesaj attı, izah etti niye Olimpiyat seferinde bu kez de hezimete uğradığımızı. Paylaşmak istedim.
KENDİMİZİ YETERİNCE TANITAMADIK!
“Niye Kaybettik? Cevabı aslında çok basit ve kolay. Sunumumuzda yabancılara;
- Ülkemizde TOMA'ların gazlı suyuyla banyo imkânından bahsettik mi? Etmedik!
- Birçok kentimizde buram buram biber gazı kokusunun herkesin burnunda tüttüğünü, yabancıların gaz bombaları sayesinde mutluluktan gözlerinin yaşaracağını anlattık mı? Anlatmadık!
- Yabancılara olimpiyatlar süresince alkol kullanmayarak karaciğerlerini dinlendirme fırsatı sunacağımızı, buna karşılık ülkemizde bol bol ayran bulacaklarını duyurabildik mi? Duyuramadık!
- Eşleriyle sorunları bulunanlara, ülkemizde harem-selamlık uygulaması sayesinde olimpiyatlar süresince birbirlerinden ayrı kalarak bir nevi rehabilitasyon imkanından yararlanabileceklerini ifade edebildik mi? Edemedik!
- Yabancı kadın konukların, bu süre boyunca tesettüre girerek (2020'ye kadar bu sağlanabilirdi!) güneşin zararlı ışınlarından korunma imkânı bulacaklarının tanıtımını yapabildik mi? Yapamadık!
- Dileyen yabancıların, opsiyonel olarak Suriye sınırındaki kentlere giderek savaş korkusunun ne olduğunu yaşayabileceklerini, hatta bu kentlere düşen gerçek top mermileri sayesinde adrenalin ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini bildirebildik mi? Bildiremedik!
- Yabancı sporculara doping konusunda hayatlarının en önemli deneyimlerini sunabileceğimizi gösterebildik mi? Gösteremedik!
- Türkiye'nin basın ve ifade özgürlüğü konusunda dünyaya liderlik ettiğini; basın ve ifade özgürlüğü o kadar değerli ki, onu kullanan gazeteci ve yazarları daha fazla yorulmasınlar diye 'dinlendirdiğimizi', hatta bazılarına Silivri gibi mutena yerlerde 'rezidanslar' tahsis ettiğimizi anlatabildik mi? Anlatamadık!
- Olimpiyatlar için ülkemize gelecek yabancılara, ülkelerine dönerken hayatlarının en mutlu anını yaşayacakları güvencesini verebildik mi? Veremedik!
Eeeeee, ne biçim sunum, ne biçim tanıtım bu? Kendimizi yeterince tanıtamazsak tabii ki kaybederiz!”
Neyse canım, THY 16 saat aralıksız uçup rekor kırmış, bu arada bizim keseden birileri, eşleri, veletleri, akrabaları, dostları da Arjantin seyahati yapmış…
Rabbim kısmet etmiş tabii ki… Hep “Klivland” diyecek değil ya!
(Star Kıbrıs)