Bu “istismar” değil mi?!
Böyle şeyleri AK Parti daha yoğunlukla yapıyor. Hatta AK Parti’den diğer partilere sirayet etti denilebilir.
Bu tür etkinlikler “istismar” değil, “halkla ilişkiler”dir. Siyasetimizde “istismar” yasaklarının nasıl antidemokratik baskılara sebep olduğu unutulmamalıdır...
Parfümden varoşa
Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor? Size ‘eski CHP’ tarihinden ilginç bir haber aktaracağım. CHP’nin 1962 Kadınlar Kolu kurultayı:
“CHP kadınlar kurultayı bir pastahane salonunda çeşitli parfüm kokuları arasında yapılmıştır. Bu arada zarif hanımların çokluğu ve makyajların bolluğu dikkatten kaçmamıştır...” (Yeni Sabah, 12 Aralık 1962)
Haber eksik kalmasın, şunu da belirteyim: Kurultay’da “zarif hanımlar” İsmet İnönü’yü kadınlara “üst kademede” fazla yer vermedi diye eleştirmişlerdi. Bunu olgunlukla karşılayan İnönü “Bazı kusurlarımız olduğunu ve düzeltilmesi lazım geldiğini hiçbir zaman saklamadım” diye cevap vermişti.
Pülümürlü nine
CHP elitist yapısının yanlışlığını 1960’ların sonunda fark edecek, “Kasketli Ecevit” ve “tarlada taş toplayan şalvarlı Rahşan” motifi öne geçecekti. Ecevit, “Pülümür’ün bir dağ köyünde” tanıştığı seksen yaşındaki kadın için şiir yazacak, CHP’nin geniş kitlelere açılımında bu şiirdeki ‘ruh’ çok etkili olacaktı.
Ve CHP 1977’de ömründe görmediği bir oy oranına ulaşacaktı: yüzde 42.
Gerçi 1979 seçimlerinde CHP tepetaklak düşecekti. Bunun sebebi şiirsel sözlerin ötesinde iktidara çok hazırlıksız gelmesi, ülkeyi çok kötü yönetmesiydi. Ali Topuz anılarında bunu ayrıntılı olarak anlatır. (Doğan Kitap)
Dersimli olmak
Kılıçdaroğlu’nun Dersimli olması sorun değil, aksine Türkiye için övünülecek bir olaydır. “Herkes eşit, herkes birinci sınıf” denilmiyor mu? Bunu nasıl hayata geçireceğiz? Böyle örneklerle elbette.
Kılıçdaroğlu’nun Sünnilerde çok daha yaygın olan ramazan iftarlarına katılması, dua etmesi, türbanı CHP’nin sorunu olmaktan çıkarması gelişigüzel davranışlar değildir. Kendi deyimiyle “CHP ile halk kitleleri arasındaki kültürel duvar”ı aşmaya çalışmaktadır.
Ülkede mezhep, etnik kimlik ve sosyal statü duvarları devam ederse, daha fenası, karşılıklı fanatizmlerle tahkim edilerek aşılmaz surlar haline gelirse bu ülkede barışı, birliği nasıl sağlayacağız?!
Kılıçdaroğlu siyasi fikirleriyle, ekonomik görüşleriyle, performansıyla eleştirilmelidir. Dersimli olması ise saygıyla, takdirle karşılanmalıdır.
Aleviler, Sünniler
Foça’daki kalleş saldırıda şehit düşen Özkan Ateşli’nin cenaze namazı Haramidere’deki cemevinde kılındı, oradan Ataköy’deki camiye getirilip bir cenaze namazı daha kılındı. İki ibadethanede de şehit Özkan büyük bir Türk bayrağı açılarak, aynı dualarla, aynı gözyaşlarıyla aynı Rahmet-i Rahman’a uğurlandı... Bu güzel “aynı”ları bozan şey, “devlet erkânı”nın sadece camideki cenaze namazına katılmasıdır! Kınıyorum.
Bir de iyi haber: Hz. Ali’nin 21. Ramazan günü “Hariciler” denilen fanatikler tarafından şehit edilmesinin yıldönümünde Maraş Elbistan’da Alevi ve Sünniler birlikte özel iftar düzenlediler. Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Osman Eğri, Hz. Ali’den “İmam Ali Efendimiz” diye bahsederek “Ehl-i Beyt Peygamberimizin emanetidir” şeklinde güzel bir konuşma yaptı.
Öbürünü eleştiriyorum, bunu alkışlıyorum.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)