İmam Hatip Lisesi\'nde okurken gördüğüm Milli Güvenlik dersinden aklımda kalanlar, asker kıyafetli albayı (albaydı sanırım) sınıfın kapısında görür görmez, diğer derslerin öğretmenlerinden esirgediğimiz bir ciddiyetle ayağa fırlamamız ve kızların sıralarıyla (toplam 10-11 kız öğrenci vardı ve 3\'erli gruplar halinde ardarda yerleştirilmiş 4 sırada otururdu) erkeklerinkinin neden karışık olmadığı sorusunu cevaplamaya çalışmamızdı.
Ama bunu bir cezalandırma tecessüsüyle ya da ilericilik azmiyle değil, cevaplarımızdan zeka düzeyimizi ölçmek -en azından bana öyle gelirdi- amacıyla yapardı, nitekim albay bir İmam Hatip Lisesi\'nde ders verdiğinin farkındaydı. O\'nun, sivilceli imam hatip ergenlerini çağdaşlaştırmaya pek hevesli olmadığı, daha sonra derslerin ya boş geçmesinden ya da daha alt kademede bir subayın gelip, kitaptaki bilgileri defterimize yazdırıp gitmesinden belli olmuştu.
Askerin, sivil okullara gidip bu ders adı altındaki seremoniyi gerçekleştirme işini çok ciddiye alarak ya da çok benimseyerek, kendisinde militarizmi yaygınlaştırma işlevi vehmederek, cehdle, aşkla yaptığını hiç düşünmedim. Zaten, yalnız ve güzel ülkemde militarizmi yüceltmeyi, askerden çok \'ordu gözbebeğimizdir\'ci zevatın sevdiği bir sır değil. Milli Eğitim Bakanlığı\'nın, Ankara dışındaki illerde 19 Mayıs törenlerini bir genelgeyle statlardan okullara kaydırmasına karşı çıkan en yüksek seslerin sahipleri de askerler değil, sivil görünümlü postalsever arkadaşlardı.
Zaten bir topluma militarist karakteri veren de rütbeli elbiseler değildir, o elbiselerin zihniyetinin sivil alandaki egemenliğidir. Görüntüde sivil olanlar yani..
ANDIMIZ KÖTÜ MÜDÜR?
Evet, okullardaki Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması, 19 Mayıs kutlamalarındaki askeri düzenin Ankara\'yla sınırlandırılması, Genelkurmay Başkanlığı\'nın TSK sosyal tesislerindeki rütbe farkını ortadan kaldırması, kamusal alanın hem niteliğini hem de görüntüsünü değiştiriyor, yavaş yavaş gerçek anlamda sivilleştiriyor. Ama bu ülkenin militaristleri sadece askerlerden müteşekkil değil ki...
Hatta üniformaseverler, neredeyse üniformalıdan daha cevval.
Bugün okuldaki uygun adım yürüyüşlerin, andımız okunurken hazırola geçmelerin, müfredatta, İnkılap Tarihi\'nin Tarih dışında ayrı bir ders olarak okutulmasının, bir örnek giyinmelerin karar alıcıları askerler değildi. Kürt meselesine bakış açısının 30 yıl boyunca \'askerce\' oluşunun sebebi de askerler değildi. Askeri değerler bu ülkeye, özellikle siviller eliyle hem eğitim, hem yasalar, hem de içselleştirilmiş günlük davranış ve düşünme kalıpları yoluyla yedirildi.
\"İçselleştirilmiş düşünce ve davranış kalıpları\" derken şundan bahsediyorum: Bugün, sokaktaki vatandaşı çevirip, el kadar çocuklara \'andımız\'ı okutmanın askeri düzenin sivil hayattaki uzantısı olduğunu ve o çocukların zihinlerini militaristleştirdiğini söyleseniz, büyük ihtimal size hak vermeyecektir. Çünkü iktidar, bir ağa benzer, onun ipleri her yere uzanır. Ama bu zorla olmaz, bireyin disipline olması ve boyun eğmesi içselleştirme yoluyla sağlanır.
Dolayısıyla sonradan bunun ne tuhaf, hatta ne aptal bir durum olduğunu –o da belki- fark edecek çocuklar, hergün \'Andımız\'ı okumak için seçilen çocuk olmanın gururu ve mutluluğuyla sınıfına yürür. Okullarda, sokakta, kamu alanlarında militarist zihniyetin ürünü olan bir yığın uygulamanın gelenekselleştirilmesinin sonucudur bu.
Daha önce de yazdım, tekrarlıyorum: Andımız da kaldırılsın mümkünse, bir-örnek giyim de. Çünkü, bedenini bir biyo-iktidar\'ın emrine tahsis ederek, o iktidarın varoluşunu tahkim eden tuğlalardan biri olan, o iktidarı –ama isteyerek, ama istemeden- çoğaltan ve yeniden üreten gençliğin durduğu yer neresiyle, varlığını Türk varlığına armağan etmesi beklenen çocukluğun da durduğu yer orasıdır: Militarizme hizmet...
Ettirmeyelim...