“Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.”      Mülksüzler, 1974

Anarres’ten Urras’a

Ursula K. Le Guin’in ucunu sivrilttiği kaleminden çıkan ve yakın geleceğimize ışık tutan, benim de favori kitaplarım arasında yer alan Mülksüzler’den bahsedeceğim size. Kimsenin kaleminden okumadığınız, ağzından işitmediğiniz, hiçbir platformda benzerine rastlamadığınız türden bir teorim var bu yazı dizisinde. Sadece sabırlı olun ve arkanıza yaslanıp hikayeye odaklanın. Kahvenizi de yudumlamayı unutmayın. Hadi ilk bölüme başlayalım.

Çoğunuzun bildiği üzere, SpaceX şirketinin kurucusu ve CEO'su Elon Musk 2024’te Mars’a insan göndermeyi ve 40 yılda 1 milyon kişilik koloni kurmayı hedefliyor. Mars’ta kendi ayakları üzerinde durabilen bir şehir tasarlama taahhüdünü geçtiğimiz aylarda yinelemişti. Buraya kadar her şey tandık ve güncel. Şimdi gelelim bizim meşhur Mülksüzler kitabına…

Ursula K. LeGuin, devlet iktidarına yönelik sık eleştirileri, kapitalizmi reddetmesi, koyu bir feminist duruşu ve sisteme yönelik alternatif algılara açık olmasıyla tanıdığımız usta bir kalem. Edebiyat eleştirmenleri onu hangi kategoriye koyacaklarını bilemediler; bilim-kurgu mu, fantastik mi, çocuk kitapları mı yoksa bilim-kurgu altında bir feministlik manifestosu muydu tüm bu kitaplar… Fakat o hiçbir zaman tek bir türe sığamayacağını söylüyordu, “Beni sadece bilim-kurgu veya fantezi yazarı olarak sınırlamayın, ben her yerdeyim her türdeyim”, demişti. Mülksüzler’i yazdığı dönem ise anarşizme ilgi duyuyor, ilgili kitaplar ve makaleler okuyup araştırmalar yapıyordu ünlü yazar. Hatta hikayeyi yazmaya başladığında bir noktada tıkandı ve komple değiştirmeye karar verdi; artık anarşist bir ütopya olacaktı bu hikaye!

Ve 1974’te Mülksüzler kitabı yayımlandı. İki gezegen kurgulamıştı ünlü yazar; biri tıpkı doğasıyla, tarımıyla, güzellikleri ve yönetim şekli ile dünyamıza benzeyen Urras diğer ise tüm bunların olmadığı çorak, kurak, kıtlık içinde, hiçbir yasanın, adaletin, kuralın, sistemin, toplumsal mülkiyetin olmadığı, bir nevi cinsiyetsizliğin yaşandığı, cinsiyet sınıflandırmasının olmadığı Anarres idi.

Yıllar önce okuduğum bu kitabı 2021 Ekim’inde yeniden okuma ihtiyacı hissetmemle başladı her şey. 74’ten bu yana geçen 47 yılda neler olmuştu dünyada. İnsanların dimağında ve geleceğe bakışlarında ve yorumlayışlarında sadece bir bilim-kurgu hikayesi olarak mı yer etmişti yoksa birileri ta o zamanlar kaleme alınan bu hikayeyi sanki bir kehanetmişçesine bir rafa kaldırmış ve 2000’lerde ortaya çıkaracağı bir proje için saklamış mıydı?

İkinci bölüm çok yakında…