Dün İzmir’in Bayraklı ilçesindeki Turan sahilinde çok sayıda ölü balığın kıyıya vurması pek çoğumuz için yine sıradan bir habermiş gibi algılanıp bir kenara itildi ve sıradaki habere geçildi. Halkın büyük bir kesiminin derdi değil çünkü bu haberler; denizler mi kirlenmiş, deniz canlılarının soyu mu tükeniyor, denizlerde oksijen azalmış canlılar kıyıya mı vuruyor, Marmara müsilaj kusuyor, Koli Basili tüm denizleri sarmış mı…

Ben bir süredir Ege’de oldukça turistik bir sahil beldesinde yaşıyorum. Hayatımda bu seneki kadar yüksek derecede bir deniz sıcaklığı görmemiştim. İnanın yazın duş alırken bile daha soğuk su tercih edersiniz. Deniz, yaz başından beri sizi ferahlatmayacak derecede sıcak. Dün aldığım bir habere göre Akdeniz suyunun sıcaklığı 34 dereceye ulaşmış. Geçen yıl 28 derece ile rekor kıran Akdeniz suyu bu yıl başka bir rekora imza atmış.

Sıcaklık artışları sonucunda suda, karada ve havada oluşan olumsuz koşullar ekolojik dengeyi ve canlı çeşitliliğini etkiliyor. Bu artışlar canlı türlerinin kendi doğal ortamlarında barınamayacaklarına ve dolayısıyla göçlerin daha fazla yaşanacağına sebebiyet veriyor. Çünkü deniz canlılarının oksijeni tükeniyor, besinleri azalıyor, elverişli ortamları bozuluyor ve kendilerini kurtarabilenler göçe zorunlu hale geliyor.

Peki deniz suyu sıcaklıklarını sadece iklim mi belirliyor?

Hayır. Burada sadece güneş ışınlarının etkisi yok. İnsan eliyle gerçekleşen deniz kirliliği burada en önemli faktördür. Bu kirliliklere sebep olan kaynaklar ise; deniz, göl ve nehir taşımacılıkları, sanayi ve ziraat, atık su/kanalizasyon gibi belediye hizmetleri diyebiliriz. Daha iki gün önce Marmaris tarafında tatil yapan bir aile dostumuz bana bir video gönderdi; hem sahildeki çöplerle ilgili hem de kıyıya konuşlanmış bir otelin denize taşan ve uzun süredir de kimsenin umursamadığı kanalizasyonuyla ilgili. Görüntüler karşısında ne diyeceğimi bilemedim. İlk kez karşılaştığım bir durum değil Türkiye’de fakat yine de insan öylece kalıyor işte. Kanalizasyonun denize akan görüntüsü, sahilde ve ormanlarda akıl donduran poşet poşet çöplerin etrafta savrulması, kumsallarda kırık bira şişeleri ve içleri kirli çocuk bezleri, zaten sayıca az çöp konteynırlarının günlerce bu sıcakta dolup taşmış halde bekletilmesi vb. Tatil için Marmaris’i tercih eden İngiliz arkadaşlarımız hem kirlilik, hijyen ve nezaket hem de fahiş fiyatlar açısından tekrar gelmek istemediklerini net bir şekilde ifade ettiler. Hak vermemek elde mi? Anlayamadığım şey, neden sezonun en aksiyonlu zamanlarında turistik bölgelerde denetim yapılmaz ki? Denetim neden sıklaştırılmaz demiyorum neden yapılmaz diyorum. Defalarca mühürlenen bir otel sahibi mührü defalarca kırıp otelini işletebiliyor (Alanya Haber’de çıkmış). Para cezası umurunda değil çünkü o daha fazlasını kazanıyor. Sorun yok. Sahiller, yollar, ormanlık alanlar…neden yeterince gözetlenmiyor neden kendi haline bırakılıyor?

İki yıl kadar önce haziran sonu gibi Saroz Körfezi’nden Gelibolu’ya kadar uzunca bir rota çizip karış karış her yeri gezmiştik. Rastladığım tüm yeşil alanlarda ve sahillerde çöp potansiyeli had safhadaydı. Aklınıza gelen gelmeyen bir sürü akıl almaz atıkla karşılaşmıştım. İki yıl sonra Ege’deyim ve durum daha da vahim. Geçen ay Bodrum’da Gümüşlük tarafında yine aynı manzaralarla karşılaştım. Trafikte seyir halindeyken camından söndürülmemiş sigara izmariti atanlar, cips türü atıştırmalık paketlerini fırlatanlar…onu bırakın ben camını açıp, içinde onlarca birikmiş izmarit ve kül dolu küllüğü yola döken gördüm! Yani bu edepsizliğin, vurdumduymazlığın net bir adresi de yok. Türkiye’nin her noktasında şahit olabileceğiniz türden tecrübeler bunlar.

Bakın, her geçen yıl iklim şartları ve insan eliyle deniz suyu sıcaklıkları artıyor. Bu da demek oluyor ki ekosistemin doğal dengesi gitgide bozulmakta. Çevre kirliliği nedeniyle deniz suyu sıcaklıkları artarak deniz suyunun oksijenini azaltıyor. Deniz canlılarının ölümüne neden oluyor. Göl, akarsu ve hatta deniz ve okyanuslarda balıkların ölümüne neden olan oksijen azlığı, bu sulara akan lağım pislikleri ve endüstriyel atıklardaki birtakım maddeler nedeniyle gerçekleşiyor. Yani ekosisteme yine insan zarar veriyor. Yani haddi olmadan kendi yaşam alanı dışındaki alanları da yine insan yok ediyor. İnsanın umursamazlığı, bilinçsizliği, vicdansızlığı neden oluyor tüm bunlara.

Denizi, sahili, ormanı, çevreyi kirleten mi gördünüz işte bu konuların muhatabı Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı, sahil güvenlikler ve liman başkanlıkları. En kolayından Alo 181’i arayıp ihbar da edebiliyorsunuz. Ben ihbar ettim ama çözüme ulaşmadı diyenlerdenseniz yeniden deneyin, olmadı mı bir daha arayın ya da dilekçe yazın veya e-mail. Sıkıntının ortadan kalkması için sıkıntılı bir mücadele etmeniz gerekebilir, biraz sabırla kendinize düşen sorumluluğu yerine getirebilirsiniz. Tabi bu işler sizinle benimle bitmiyor. Bitmez. Bilinç lazım, bilgilenmek lazım, vicdan lazım. Lazım da lazım. Ben kendi adıma pes etmeyenler listesindeyim.