Dünya mutfağına her zaman yoğun ilgi duymuşumdur. Eskiden boş vakit bulduğum zamanlarda yabancı kanallardaki yemek programlarını izlemek ve yurt dışından aldığım yemek kitaplarını büyük keyifle incelemek; söylenildiğine göre leziz yemekler ve tatlılar yapmamda güçlü bir ilham kaynağı olmuştur. Yemek yapmayı sevdiğim kadar yemeyi de severim, kim sevmez ki ama değil mi ? Ben yaşamak için yiyenlerden değil de daha çok keyif için yiyenlerden oldum hep. Bu zamana kadarki dünya ülkeleri gezilerimizde ise kültür keşifleri yanı sıra gurme deneyimleri yaşamayı hiç eksik etmedik. Sıfır alışveriş ile döndüğümüz kimi gezilerden; çeşitli lezzet deneyimleri sonucu güzel kazanımlar edindik. Bazı yemeklerin kokusu, görüntüsü ve tadı hâlâ damağımda.
İngiltere’nin mutfak kültürü konusu hakkında uzun yazılar yazabilirim, zira çoğu kişinin sandığının aksine burası sadece kızarmış balık ve patatesten ya da kahvaltıda yenen kuru fasülyeden ibaret değil. Herkesin dilinde bir klişedir bu. Oysa Londra, kendine has geleneksel yemeklerinin yanı sıra birçok lezzetlere yer açmış, özellikle dünya mutfağında ilk sıralarda yer alabilecek önemli şehirlerden biridir. Hint mutfağının Hindistan’dakine göre burada daha lezzetli ve özenli olduğunu biliyor muydunuz? Londra’nın çok sayıda Michelin yıldızlı Hint restoranlarına sahip olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Aklımda yer etmiş ve lezzetlerini unutamadğım bazı yemeklerden ve ambiyansını sevdiğim restoranlardan bahsetmek isterim. 3 yıl önce, televizyonda yemek hazırlayışını keyifle izlediğim eski futbolcu ve son yılların ünlü İngiliz şefi Gordon Ramsay’in Mayfair’deki ünlü restoranı Maze Grill’ e gitmeye karar verdik. Restoran çok büyük değil, akşam saatlerinde gitmenizi tavsiye ederim, loş ortam, masada yanan mum ışığı, hafif müzik ve açık mutfaktan gelen leziz kokular ile romantik ve unutulmaz bir akşam yemeği deneyimi yaşayabilirsiniz. Yemeğe başlamadan önce etlerin serilmiş olduğu büyük bir tahta önünüze sunuluyor, oradan seçip nasıl pişirilmesini istediğinizi söylüyorsunuz. Bir süre sonra, o mis kokulu etiniz önünüzde! Fırınlanmış sarmısak püresi ile soslanmış etin yanında, kızarmış ve el yordamıyla kesilmiş patatesi; rokfor peyniri, ceviz ve kuru üzümlü soğuk aysberg salatası ve yanında Merlot kırmızı şarabı ile midenize cümbüş yaratacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın. Burada kişi başı ortalama fiyat; soğuk başlangıç, içki, ana yemek ve tatlı ile beraber 100 £ civarı.
10-13 Grosvenor Square, Mayfair, London W1K 6JP
Bir diğer ünlü zincir restoran olan Ivy ise bambaşka bir atmosfere sahip. Marylebone ve Kensington’daki iki ayrı restoranı da görme şansım oldu; ikisinin de atmosferi birbirinden güzel. Marylebone’daki restoranın muhteşem çiçeklerle süslenmiş kapı girişi ve arkasında adeta bir Zen bahçesini andıran terası mevcuttur.Kensington’daki restoranın da içerisinde muhteşem kiraz ağacı çiçekleri bulunan dev vazoları, yüksek tavanı ve Fransız esintisi yaşatan otantik avizeleri vardır. Karides kokteylini, tereyağlı tavuk şnitzelini, acılı ve zencefilli, ızgara yengeçli yassı makarnasını ve İngilizler’in çok da güzel yaptğı çoban kavurmasını (Shepherd’s Pie) gözünüz kapalı tercih edin derim. Geçen haftasonu Kraliyet Ailesi’nin unutulmaz bir düğünü vardı, Prens Harry ve Meghan Markle dünya evine girdiler. Ülkede neredeyse her yerde büyük çoşkuyla kutlandı. Restoranlar da kendilerince bu özel düğüne spesyaliteler hazırladılar. Bunlardan birini de Ivy restoranlarında deneme şansınız hâlâ var. Dışı çikolatalı, içi ise merengli ve dondurmalı olan bu tatlı, sıcak çilekli sosun üzerine dökülüp, çikolata ve dondurmanın erimesiyle, hem göze hem de damağa fazlasıyla hitap ediyor. Menüden bu lezzet kalkmadan hemen denemelisiniz. Burada da kişi başı ücret ortalama, ana yemek, içkisi ve tatlısı ile 50 £ civarı.
96 Kensington High St, Kensington, London W8 4SG
Son olarak bir Türk mutfağı deneyimi yazmasam olmazdı. Leicester Square’ de açılmış olan Ali Ocakbaşı. İstanbul’da birkaç kez deneyimlediğimiz, o muhteşem Karaköy manzarasına sahip restoranın burada açıldığını duyunca çok sevindim. Kebaplarının harika olduğunu söylememe gerek yok. Ana yurdumuzdan uzakta yaşadığımızda, kendi geleneksel yemeklerimize hasret duyabiliyoruz, bildiğimiz isimleri görünce bu yüzden ayrı mutlu oluyoruz. Ali Ocakbaşı trafiğe kapalı Irving Sreet’te, diğer birçok farklı dünya lezzetlerinin de bulunduğu bir yerde açılmış. Mekan çok büyük değil, ama özlediğiniz lezzetleri burada doya doya yiyebilirsiniz. Sıcacık kabarık pideleri, patlıcanlı yoğurtlu Ali Nazik kebabı, çiğ köftesi, mezeleri, tatlıları ne çok özlemişiz... Üstelik Türkçe şarkı dinleme şansınız da var. Yeni açılmış olmasının verdiği bazı sorunlar da var tabii, özellikle spiarişlerin eksik alınması, bazı garsonların menü hakkındaki bilgi eksikliği gibi. Rezervasyonla gitmenizde fayda var, masa sayısı sınırlı olduğundan özellikle de İftar saatlerinde boş yer bulmanız imkansız. Burada ortalama kişi başı fiyatı 40 £ civarı.
16 Irving St, London WC2H 7AU
Londra’ da keşfedip tavsiye edebileceğim diğer restoranlardan bazıları ise şunlar:
Türk mutfağı için
Babaji Pide Salonu, Grand Bazaar, Sarıyer Balık, Mezze Restaurant, Simit Sarayı, Kahve Dünyası
Kuş bakışı Londra manzarası için
Duck & Waffle, Hutong, Aqua Shard, Harvey Nichols Oxo Tower
Hızlı ve uygun yenebilecek yemekler için
Jamie Oliver, Spaghetti House, Prezzo, Zizzi
İngilizce’de meşhur bir özlü deyiş vardır. Eat good, feel good ( İyi ye, iyi hisset). Güzel günlerde, özel sofralarda, uzun soluklu leziz yemek şölenleriniz daim olsun efendim.