Yaklaşık otuz yıldır faaliyetlerini devam ettiren Türkevi Derneǧi’nin kurumsal faaliyetlerinden birisi de “Amsterdam Biyografi Okumaları”dır. Yeni bir medeniyet tasavvuru sloganıyla yıl boyunca yapılan bu faaliyetlerde kültür ve medeniyetimize yön vermiş kişilerin hayat hikayeleri ile çalışmaları ele alınır. Sadece hayat hikayesiyle sınırlı olmayan bu faaliyette, ele alınan kişi ve fikirlerinin günümüz insanına vereceǧi mesaj üzerinde de durulur.
Bu çerçevede, bu hafta yapılan 11. Amsterdam Biyografi Okumalarında Yusuf Has Hacib ve dünya çapında meşhur eseri Kutadgu Bilig ele alındı. Programda Ahmet Suat Arı, bu faaliyetin bu yıl Kutadgu Bilig’in Yusuf Has Hacib tarafından yazılışının 950. Yıl Dönümü olması vesilesiyle yapıldıǧını söyledi. Kesin olmamakla birlikte 1018 yılında Balasagun’da doğduğu varsayılan Yusuf Has Hacib’in Karahanlı devletinin önde gelen ailelerinden birisine mensup olduǧunu ve eǧitimine Balasagun’da başladıǧını söyleyen Suat Arı, Yusuf Has Hacib’in ne zaman öldüğünün de kesin olarak bilinmediǧini, muhtemelen 1077 olup, Kaşgar’da defnedildiǧini belirtti.
Suat Arı, Yusuf Has Hacib’in, İslamî Türk edebiyatının, eseri elimize geçen ilk yazarı olduǧunu, devrinin bilgin bir yazarı ve Türk tefekkür tarihinin mümtaz bir düşünürü olduǧunu söyledi. Kutadgu Bilig’in münacat, naat, dört büyük halifeyi övme ile süslendiǧini, 1069-1070 yılında yazdığı bu meşhur eserin, İslami devir içinde Türk Dili ve Edebiyatı’nın olduğu kadar, Türk Kültür Tarihinin de asla ihmal edemeyeceği bir siyasetname olduǧuna dikkat çeken Suat Arı, Kutadgu Bilig, siyasi ve kültür bakımından, Türk-İslam coğrafyasının çok önemli bir merhalesini teşkil ettiǧini söyledi.
18 ay gibi bir zaman diliminde aruz vezniyle (Fe’ulün, fe’ulün, fe’ulün, fe’ul) yazılan eseri, Türklerin İslamı seçmelerinden sonra ilk büyük Türkçe eser olarak görüldüǧünü söyleyen Suat Arı, eserin genel olarak ahlak, fazilet, bilgi, ilim, iyilik, din, felsefe, tasavvuf, devlet yönetimi, politika, insan severlik ve insanın eğitilmesi konularını ihtiva ettiǧini belirtti.
Topantının ikinci bölümünde, nacizane ben de üstad Said Başer’in “Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre” adlı kitabından hareketle, kitabın felsefi muhtevası, içeriǧinin oluşumu, eserde insan anlayışı gibi konulara dikkat çektim. Ayrıca, günümüz insanının Kutadgu Bilig’den nasıl bir ders çıkaracaǧını, neler öǧrenmesi gerektiǧine cevap vermeye gayret ettim.
Fikir ve düşünce adamımız Sait Başer’in Kutadgu Bilig’in “bütünüyle özgün Türk düşüncesi içinde tasarlanmış ve Türk mantalitesiyle işlenmiştir’ dediǧini ve ünlü tariçi Prof. Dr. İbrahim Kafesoǧlu’ndan bize Kutadgu Bilig hakkında: “Türkler’in manevi tarafını, siyasi ve idari görüşünü ortaya koymakta, Türk devletinin siyasi-içtimai bünyesini tanımamızı saǧlamaktadır” bilgisini aktardıǧını söyledim. Kutadgu Bilig’i bugünkü dilimize çeviren Reşit Rahmeti Arat’ın görüşünü de “Yusuf bu eseriyle, insan hayatının manasını tahlil ve onun cemiyet ve dolayısiyle devlet içindeki vazifesini tayin eden bir felsefe, bir hayat felsefesi sistemi oluşturmuştur” şeklinde aktaran Sait Başer’e göre eser yani Kutadgu Bilig, Türkler’in milli hayat felsefisini anlatan bir özgün bir eserdir.
Devamla, Kutadgu Bilig’in kendilerine sembolik isimler de verilen dört temel kavram arasında geçen diyaloglardan oluştuǧuna dikkat çektik. Bu kavramların: Töre – Kündogdı (Hakan rolünde), Kut – Aytoldı (Vezir rolünde), İrfan – Odgurmış (gönül gözü açık ve resmi görev almayı sürekli reddeden kişi), Akıl – Ögdülmüş (bilge danışman) olduǧunu söyledik. Tabiiki bir de bu isimlere yani Vezir’e, Aytoldı’ya yardımcı olan Küsemiş (özleyiş/hasret/talep) ve Odgurmuş’un yardımcısı ya da müridi rolünde olan Kumaru (miras/öǧüt) adında yardımcıların eklendiǧini de deǧindik.
Sait Başer’e göre bu altı kavram (Töre, Kut, Akıl, Akibet/İrfan, hasret ve miras/öǧüt) Türk dünya görüşü inanç dünyası, devlet felsefesi ve dahası eǧitim ve düşünce hayatının anlaşılması adına gayet stratejik potansiyel ilişki imkanları taşımaktadır. Ve bu kavramların her birinin, arkasında ciddi bir alt yapı barındıran sistem adları olarak belirmektedir.
Özet olarak, Kutadgu Bilig, Töre çerçevesinde kut kazanma bilgisidir. İnsanın özünde var olan öze, kişiliǧe, erdemliǧe yani Töre’ye ulaşmadır. Yani insanın kemale ermesidir. Kutadgu Bilig’de, kişinin nefsine hakim olması için aklını kullanması yani kişilik makamına ulaşmada akla başvurulması tavsiye ediliyor. Bilgi ile donatılan akıl ve diǧer erdemler sayesinde gönül pişmekte, hikmet sahibi olmak ve olgunlaşmakla, kişilik makamına ulaşılmakta yani “Bilge” kişiliǧe erişilmektedir. Sait Başer’e göre “Kuta kavuşmak, insanın kendi asli cevherinin gafleti, bilgisizlik… gibi arızalardan; ihtiras, kin, yalancılık… vb. zaaflardan ayıklanmasıdır. Kut, insanın aynı zamanda kainatın da ruhu ve merkezi kudreti olan Tanrı ile kendi varlıǧında buluşması, temasa geçmesi demektir.”
Evet, son cümle: Kut, insanın içine, özüne yapılan yolculuktur. Kendini bilme uğraşı ve gayretidir. Yani kendisini bilerek Rab’bini bilmeye erişme eylemidir.
Veyis Güngör
2 Kasım 2019