Avrupa para bölgesinde yaşanan kriz bir türlü durulmuyor. Yunanistan seçimlerinin, istikrar programını sürdürecek bir koalisyon için umut vermesinin ardından, bu defa acaba İspanya'da ne olacak sorusu akla geliyor. Hemen ardından İtalya kendisini kurtarabilir mi şüphesi akıllara takılıyor. "Peki Fransa bu kafayla giderse duvara çarpar mı?" türünden sorular da yeni yeni piyasalarda dolaşmaya başlıyor. Gelelim asıl soruna... Bu krizin nedeni ne? Bu krizin asıl nedeni, Avrupa Para Bölgesi'ne üye 17 ülkenin emek verimliliğinin farklı olması. Bu kriz, emek verimliliğindeki farklar yüzünden çıktı. Bu kriz denildiği gibi yüksek kamu borcu ve bütçe açığı yüzünden çıkmadı.
Yüksek kamu borcu ve bütçe açığı sadece Yunanistan'da krize neden oldu. Halbuki İspanya, İrlanda ve Portekiz'de yüksek kamu borç yükü ve yüksek bütçe açığı yoktu. 2007'de GIBSI olarak anılan Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya'nın toplam kamu borçlarının toplam milli gelirlerine oranı yüzde 75 seviyesindeydi. Bu borç yükü şimdi yüzde 100 seviyesine ulaştı.
O halde krizin asıl nedeni, para birliğinin olmazsa olmaz koşulu olan emeğin serbest dolaşım şartının işlememesi oldu. Peki emeğin serbest dolaşım şartı niye işlemedi?
İşlemedi çünkü optimum para sahası teorisini ortaya atan ve Euro Bölgesi'nin teorik kurucusu olan iktisatçı Robert Mundell'in de dediği gibi, eğer çok sayıda ülke tek para biriminin geçerli olduğu bir ortak ticari alan ya da gümrük birliği kuruyorsa, bu sistemin yürümesi için ülkeler arasında emek dolaşımının serbest olması gerekir. Oysa Euro Bölgesi'nde emek dolaşımı serbest bırakılmadı. Bu nedenle zengin kuzey ülkelerinden güney ülkelerine para akımı bollaşınca enflasyon ve ücretler yükseldi. Ama verimlilik aynı hızla artmadı. Ve ücretler aşağı doğru esnemediği için de durgunluğa girildi.
Halbuki Gümrük Birliği'nin üyesi olan Türkiye'ye emek dolaşımı yasaklanmasaydı, şimdi Avrupa ekonomisinde böyle bir kriz yaşanmayabilirdi. Çünkü Robert Mundell'in para birliği için öne sürdüğü temel varsayım olan yeterli emek koşulu gerçekleşmiş olacaktı.
O halde niye Ankara anlaşmasında olduğu halde Türklerin serbest dolaşımına izin verilmedi? Verilmedi çünkü Fransa eski devlet başkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkell gibi düşünen statükocu hatta yabancı düşmanlığı yapan siyasetçiler buna izin vermedi. İşte bunun sonucunda da Avrupa ekonomik krize girdi. Kısacası Türkiye düşmanlığı yapmasalardı, bugün Avrupa'da bu kriz çıkmazdı diyebiliriz.
Gelelim Türkiye ekonomisine... Meksika'daki G-20 toplantısında Türkiye, Avrupa ekonomisinde yaşanan kriz nedeniyle 600 milyar dolarlık yangın duvarı oluşturması için IMF'ye 5 milyar dolar borç vermeyi taahhüt etti. Türkiye bu borcu Merkez Bankası rezervlerinden sayılmak kaydıyla IMF'ye aktarabilecek. Düşünün... Mayıs 2008'e kadar IMF'den borç alan Türkiye şimdi IMF'ye borç vermeye başladı. Türkiye ekonomisinin faiz lobisinin bütün baskılarına rağmen IMF'den borç almayarak ayakları üzerinde durma başarısının bir sonucudur bu gelişme. Eğer faiz lobisinin baskılarına boyun eğilseydi şimdi Türkiye IMF hastanesinde yatan bir hasta olacaktı.
Hatırlayın... Faiz lobisi sabahtan akşama kadar TV'lerde "Türkiye batıyor" propagandası yaptı. Çünkü amaç, IMF'den borç 35 milyar dolar borç alınıp İstanbul sermayesine verilmesiydi. Bu paranın üzerine yatacaklar ve sonra da bunu halka ödeteceklerdi. Yani her zaman yaptıklarını yapacaklardı. Ama Başbakan Erdoğan bu tuzağa düşmedi ve bütçede IMF vesayetine son verdi. Bütçe harcamalarını fakirlerden yana tasarladı. Eğitim ve sağlık harcamalarını çoğalttı, askeri harcamaları azalttı. Böylece 2008 dünya krizinden fazla hasar almayan Türkiye ekonomisi hızla büyümeye geçti.
Peki şimdi bu habere faiz lobisi ne diyecek? Ortada IMF'ye 5 milyar dolar borç verebilen bir Türkiye var. Her hafta Türkiye ekonomisi hakkında The Economist dergisine tuhaf yorumlar yaptıran faiz lobisi bakalım bu hafta Türkiye aleyhine ne yazdıracak.
NOT: Hayvan Hakları Federasyonu'nun (HAYTAP) "Su Yaşamdır" kampanyasına katılalım. Sıcaklıkların yükseldiği şu günlerde sokak hayvanları bir yudum su bulamayarak can veriyor. Herkesin kapısının önüne 1 kap su koyması çok önemli.
(Sabah gazetesinden alınmıştır)