“Hafızalarda kalıcı olmak istiyorsak kelimelerimizi dinleyicinin zihnine adeta çivilemek isteriz. Zayıf bir raptiye ile tutturmak değil.”
Bizler kadim kültürlerin çocukları olarak eski zamanlarda soğuk kış gecelerinde bazen ılık esintili bahar aylarında bazen de sıcak meltemlerin huzur veren kollarında bir çınar ağacının altında dinledik ve anlattık masalları. Anlatmak da dinlemek de muhabbetin ve birlik olmanın öteki adı olmuştu asırlarca... Hikayeler ve masallar bizi birbirimize bağlar, zor zamanlarda yol gösterici olarak karşımıza çıkar ve insanın toplumsal farkındalığı hakkında bilgi aktarımı da sağlar. Yeni evrenler kurabilmemiz şimdikini de anlayabilmemiz için yoldaş olurlar.
Hikayeler olmadan insanların dünyasını anlamanın bir yolu da yoktur. Hikayelerden keyif almak üzere programlanmış varlıklarız hepimiz. Zaferlerimiz, yenilgilerimiz, kahramanlıklar-düşmanlıklar, yaşam tarzlarımız gibi her şeyimiz anlatmaktan keyif aldığımız hikayelerde gizlidir.
Hepimiz birer hikaye anlatıcısıyız. Günlük hayat rutinimizde, işyerinde, sosyal çevremizde hep bir şeyler anlatırken buluruz kendimizi. Bu bazen bir akşam yemeğinde başlar bazen de uzun dakikalar süren bir telefon görüşmesinde. Hep bir şeyler anlatırız.
Anlatıcılık aslında bir sanat dalı; hepimizin her gün kullandığı bir sanat dalıdır. Biz insanoğlunun istersek anlattığımız her şeyi karşımızdakine gördürtme gibi bir yeteneğimiz var. Bu inanılmaz fantastik, mucizevi müthiş bir yetenek bakıldığında değil mi? Ağzımızdan çıkan kelimeleri birbirine vurarak nefesimizle harmanladığımızda anlattığımız her ne ise zihinlerde canlandırabiliyoruz. Olağanüstü bir yeteneğe sahibiz hepimiz. Ve işte anlatıcılık, bu yeteneğe dayalı bir sanattır.
Çocuklar hikayeleri ve masalları çok sever. Hikayeler sihirdir, başka dünyalar, duygular, fikirler yaratabilir ve gündelik hayatın inanılmaz görünmesini sağlayabilirler. Bize empatiyi öğretebilir ve bizi müthiş yolculuklara çıkarabilirler. Bizi güldürebilir, ağlatabilir, korkudan zıplatabilir ve sonra mutlu sonla bizi teselli edebilirler. Günümüzde ise etkili bir şekilde eğitim ortamları başta olmak üzere sosyal her ortamda masal ve hikâyelere yer verilmektedir. Ticari hayatta da hikâyenin gücünü keşfedenlerin insanları ikna amaçlı bu gücü kullandıkları yaygın olarak görülmektedir. Hikaye, markaların etkileşimini %84 oranında arttırıyor, bu ciddi bir rakam.
Hiçbir etkili konuşma yoktur ki içinde hikâye olduğu vakit sıkıcı geçsin, anlaşılması güç olsun. Anlatımı güçlendirmek, öğretici olmak ve dinleyenleri sıkmamak için en iyi yol hikâyelerdir.
Hikayeler, insanın yaratılıştaki gizemli macerasına bir nevi parmak basıyor. Evren, insanoğlu, yaşam, gezegenler ve tüm canlılar birer fantastik kurgu karakterleri ve hikayemizi besleyen arka planlar gibi sapasağlam hayatımızın tam ortasındalar. O maceradan bu drama, geçmişteki komedyadan gelecekteki bilim-kurguya doğru akışkanlığını yitirmeden nefes alıp veren yaşam formları gibidir hikayeler. Asla tazeliğini yitirmezler. Aynı zamanda bu bir etkileme ve etkili konuşma sanatıdır.
Madem böyle, peki hedef kitlemizin ilgisini gerçekten çeken bir hikayeyi nasıl oluştururuz? İşte tüm bunlar ve daha fazlası Hikaye ve Masal Anlatıcılığı eğitimlerimizin içeriğinde olan mevcut başlıklar.
100 bin yıl önce dilimizi geliştirmeye başladık ve bilgiyi nesilden nesle aktarmak için hikaye anlatımını kullandık. Hayatımızın her alanında etkili konuşma ve etkili anlatım ile farkımızı ortaya koyabiliriz. Sadece kendimiz için değil, çocuklarımız, çevremiz, dokunduğumuz ulaşabildiğimiz herkes için öğretici-eğitici-farkındalık yaratan bireyler olma şansımız doğmuş olur.