Bu hafta çifte bayramı kutluyoruz.. Kurtuluş Savaşımızın en parlak tarihlerinden 30 Ağustos Zafer Bayramı, Şeker Bayramı ile aynı güne rastladı bu sene..

Bir yanda Türkiye Cumhuriyetinin en görkemli zaferi.. Bir yanda İslam aleminin kutsal bayramı.. Güzel bir rastlantı.. Hepinizin bu çifte bayramı kutlu, mutlu olsun..

Bodrum’dayim 3 haftadır.. 30 Ağustos nedeniyle her yer Türk bayraklarıyla çiçek açmış gibi.. Evlerden, işyerlerinden , resmi binalardan sallanan irili, ufaklı bayrağımız göğsümü kabartıyor..

Ağustos en sıcak günlerini yaşıyor.. Sanki yaz yeni gelmiş gibi.. Bodrum artık benim Türkiye’deki birinci adresim.. Sadece yaz tatili değil, ana vatanımızdaki merkezim..

Vatanımız deniz, kum, güneş sloganıyla tanıtıldı, tanındı.. Gerçi bilinçli gelen turistlerin gezip, gördüğü yerler inanılmaz bol.. Tarihi, antik bir sürü yere gidip, bizden daha güzel geziyorlar.. Her yeri bizden daha ayrıntılı görüyorlar..

Bu sefer ben de sevgili arkadaşlarım Hatice Güvensoy ve Ayşe Pehlivanlı ile Bodrum’dan birkaç saat ötemizdeki Gökova körfezine  gitmeye karar verdik.. .. Bodrum’dan çıkar çıkmaz bir farklı dünyaya adım attık.. Önce yol üstündeki Milas.. Bodrum-Milas Havaalanının ikinci beldesi.. Bodrum’a 40 dakika uzakta.. Hareketli, bereketli,  cıvıl cıvıl bir belde.. Milas’dan hemen dağ yoluna sapıp, virajlı, sağlı sollu mis kokulu çam ağaçlarıyla kaplı yollardan geçiyoruz.. Etrafta ağustos böceklerinden başka ses yok.. Bir de tek tük geçen dolmuşlar, özel araçlar.. Burası, ünlü Gökova Körfezinin sahil yolu. Milas-Yatağan-Muğla duble yolunun ters yönü.. Yol tek şerit ancak geçmeye, görmeye değer..

Bu yolculukta beni şaşırtan ne çam ağaçları, ne yemyeşil ağaçlardan görülen masmavi deniz, ne bembeyaz çakır taşlı berrak deniz, ne de sessizlik..

Deniz, kum, güneş sloganını burayı gördükten sonra ben “deniz, kum, maden” şeklinde değiştirmeyi düşünüyorum..

Bu yol boyunca linyit maden ocaklarının sayısı beni oldukça şaşırttı.. Yatağan’daki termik santralı defalarca görmüştüm.. Ancak Akyaka Santralından doğrusu haberim yoktu.. Virajı döner dönmez karşınıza çıkan dev bir yapı.. Dağlardan gelen tren yolundaki kömür  vagonları, burasının bölge için ne denli önemli olduğunun göstergesi..

Dağların tepesinde maden ocakları.. Çoğu özel işletme.. Buradan çıkan kömür madeni  bölgedeki santrallara, büyük ölçüde de Denizli’dekine gönderiliyormuş..
Burada grafit madenini işleten işadamı Sayın Tayfun Durukan, kömüre benzeyen  kapkara bu madenin  kalemden, giydiğimiz plaj terliklerine, kozmetiğe kadar  çok alanda kullanılan bir maden olduğunu anlatıyor.. Yerin 600 metre altından çıkartılan bu maden, Türkiye’nin doğusunda da bol miktarda var.. Ancak hava şartları nedeniyle Milas bölgesinde çıkarımı daha elverişli..

Evet, kum, deniz, maden üçlüsü bu bölgenin bir başka simgesi olmuş..

Maden ocaklarına giremedik.. Ancak ilk fırsatta burada buluşmak üzere sözleştik..