Her ne kadar kitaplarda, “binlerce yıllık mazisi olan bir milletiz” diye övünsek de; milli bilinç oluşumu açısından henüz çok genç olduğumuz gerçeği ortadadır…

Nihal Atsız, “tarih şuuru” hakkında şunu söyler:

-          Tarih şuuru, milletlerin hareket hatlarını tayine yarayan bir milli savunma silahıdır. Hangi milletten düşmanlık gelmiştir? Hangi rejim faydalı veya tehlikelidir? Ne türlü şahıslar iyilik ve kötülük edebilir? İşte bütün bunların cevabını tarih şuuru verir.”

Her ne kadar kitaplarda, “binlerce yıllık mazisi olan bir milletiz” diye övünsek de; milli bilinç oluşumu açısından henüz çok genç olduğumuz gerçeği ortadadır…

Çünkü bu konuda mesafe almış toplumlarda şu görülür:

Çocuk; ortalama bir eğitim sürecinden sonra, ülkenin geleceğini ilgilendiren olaylar karşısında, hiçbir propagandaya gerek kalmadan içinde doğduğu ulusa karşı aidiyet duygusunu zirveye çıkarır…

Bugün Gazze’de tam anlamıyla bir soykırım yapılıyor… Tüm dünyanın gözleri önünde büyük bir insanlık suçu işleniyor… Yaşlı, kadın, çoluk, çocuk, hasta-masta ayırt etmeden sivil yaşam alanları bombardımana tutuluyor…

Fakat etrafta birkaç cılız ses hariç, kimseden çıt çıkmıyor…

Olaylar karşısında İsrail’i destekleyen başta Avrupa ve ABD gibi ülkelerde bu saçmalıklara karşı dişe dokunur bir tepki yok… İnsanlar genellikle keyfinde ve aleminde!...

Evrensel hukuka göre;  bir suçu işleyen kadar, o suça karşı sessiz kalanların da aynı derecede sorumlu olduklarını bilmelerine rağmen…

Demek ki, Filistin’de yaşananları “suç” olarak görmüyor bu adamlar…

Yapılan katliamları, aleni işlenen cinayetleri bir “savunma refleksi” sayıyorlar!...

Dış dünyanın “manasız” gibi görünen bu tutumu aslında çok manalı…

İkinci Dünya Savaşında, Bosna’da ve Ortadoğu’da da şahit olduğumuz gibi, kendi uluslarının çıkarını her zaman her şeyin üstünde görüyorlar…

Başta “Türkler” olmak üzere tüm Müslümanları, gelecekte karşılarına çıkacak en büyük tehdit olarak kabul ediyorlar…

Hoşunuza gitsin gitmesin; takındıkları bu tutum çok yüksek bir “milli şuura” ulaştıklarının göstergesidir!...

Dünya niye sessiz…?” sorusunun cevabı budur…

Dil, tarih, gelenek ve kültür… Belki buna dini inancı da katabiliriz… Tabi arıtılmış olmak kaydıyla…

Milli bilincin oluşumu için bütün bu unsurların tamamının toplum içinde yaşatılması lazım…

Sadece milli eğitim müfredatı yoluyla değil; yaşamın her alanında doğrudan ya da dolaylı olarak bu değerleri diri tutmak mecburiyeti vardır…

Filistin, bizim kültür coğrafyamızın içindedir… Dört asırdan fazla bir süre boyunca, o topraklar vatanımız, oradaki insanlar da vatandaşımız olmuştur…

Batının niye böyle davrandığının sebebini “milli şuurlarıyla” açıklıyorsak; bizim bu kayıtsız duruşumuzun sebebini neyle izah edeceğiz o zaman?

Atsız’ın dediği gibi karşımıza şu gerçek çıkıyor:

***

Henüz tarih şuuru olgunlaşmayan Türk milletine, bu şuuru tamamıyla kaybettirmek için düşmanları tarafından yapılan telkinler, yani zehir sunmalar pek çoktur.

***

Ecdadı ve kanı ile bu toprağa bağlı olan normal bir insan; şahsi düşünceleri ne olursa olsun, topluluktan ne derece ayrı düşünürse düşünsün, fedakârlık edemeyeceği bazı sınırlara ve mukaddes bildiği bazı değerlere sahiptir.

***

Böyle bir insan yurt topraklarından en küçük parçayı bile yabancılara bırakmayı düşünemez.

***

Bir takım dolambaçlı yollarla, milletin mukaddes tanıdığı şeylerin aleyhinde bulunamaz.

***

Tarihi düşmanımız olan milletlerle dost olmaktan bahsedemez.

***

Milletimiz üzerinde yabancı bir devletin hâkimiyetini aklına bile getiremez.

***

Getirirse ya anormal bir çılgındır, ya satılmış bir haindir veya bizden olmayan bir yabancıdır. Bunların üçü de aynı kapıya çıkar.

***

Pelerin giymiş herkesi “kahraman” zannetmeyin…

Arkasından gittiğiniz, kayıtsız ve şartsız destek verdiğiniz “kahramanlarınızı” bu ölçülere göre yeniden test edin…

Kimin çıkarına hizmet ettiği belli olmayan, zaaflarımızı kullanıp söz ve davranışlarıyla bizi kandıran, neticede bizi zararı uğratıp, devleti ve milleti felakete sürükleyen “Hero” tişörtlü kahramanları henüz unutmadık…

Onlar bir yere kaybolmadı ve soyları da tükenmedi…

Ailenin, eğitimin ve müfredat meselesinin yoğun olarak tartışıldığı şu günlerde sorumlu bir vatandaş olarak yetkilileri bir kere daha uyarmak istiyorum…

Açtığınız her pencere,  “milli şuur” manzaralı olsun…

Açtığınız her kapıdan “milli bilinç” görünsün…

Gittiğiniz her yoldan, “milletin bir çıkarı” olsun…

Aksi takdirde, yormayın bizi ve çıkarın o pelerini!...