İddia, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a ait... Buyuruyor ki muhterem, “400 kilometrelik sınırı PKK kontrol ediyor. İnanmayan gidip kendi gözleriyle görebilir.”
Devleti zaaf içinde gösteren bir iddia ortaya atılır da, bunun sözcüleri türemez mi?
Bir gazetemiz “iddia”yı süsleyerek manşet yaptı.
PKK yayın organı ancak bu kadarını yapabilirdi.
Bu gazetenin başyazarı “Ne oluyor? Yoksa devlet çöküyor mu?” mealinde 879’uncu “çürütme yazısını” yazdı.
Hayır, “Ne oluyor? Devlet çöküyor mu?” diyen ağabeyimize burada bir lafım yok... Demirtaş’ın iddiası böyle bir yazıyı, böyle bir uyarıyı icbar ediyor. Kim olsa aynı refleksi gösterir ve biricik görevi sınırları korumak olan ordunun (ve tabii bu ordunun patronajındaki hükümetin) bir görev kusuru işleyip işlemediğini sorar.
Bakın işte gördüğünüz gibi, bu kez “ağabeyinize” hükümeti eleştirdiği için çakmadım.
Çakıyorsam, “sınıfsal bir bakışı” temellük ettiği, eleştiriyle düşmanlığı birbirine karıştırdığı, kısacası ahlaksız ve vicdansız bir yazarlık tutumunu benimsediği için çakıyorumdur...
Kendisi iplemiyormuş... Yakın akrabaları ve “yandaşları” öyle diyor.
Problem değil.
İsmini kayıtlara geçiriyorum... “Vicdan defterinde” nasıl bir yerde duruyor, gelecek kuşaklar bakıp ibret alsınlar...
Burada “ağabeyinize” çakmıyorum ama “yeni PKK stratejisi” olarak tedavülü sürülen “alan kontrolü” piarına balıklama atladığı için de “aferin” diyorum.
Bunlar “abi-kardeş”, kim bilir hangi kuyruk acısının dürtüsüyle, “Bu Tayyip gitsin de, isterse Türkiye batsın” kumpanyasının en görünür iki neferi oldular. Bu da ayrıca aferini hak ediyor.
Demirtaş’ın “Buraları PKK kontrol ediyor” iddiasına gelince...
Başta, bu “alan kontrolu piarına” balıklama atlayan çürütmeci kardeşler olmak üzere, psikolojik savaşın tüm gereçlerini kullanarak “PKK eliyle hükümet düşürme” oyunu oynayan (Kürt-Türk) bütün ulusalcıları, bütün “çakma” liberalleri, bütün neo-Baasçıları, Taraf yazarı Yıldıray Oğur’un “Yetenek-sizsiniz PKK” başlıklı yazısını okumaya davet ediyorum.
Okusunlar, gönüllü PKK sözcülüğüne soyundukları için de utansınlar.
Utanması gereken biri daha var:
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş...
İsterseniz önce onu dinleyelim: “İlk günden bu yana asker kara operasyonu yapmıyor, hava yoluyla bombalamalar yapılıyor. Askerin kontrol noktaları tamamen kaldırıldı, asker karakollara kapanmış durumda. Rastgele bir iddiada bulunmuyorum. Bir gerçekten söz ediyorum. Buradan PKK’nin Türk ordusunu yendiği anlaşılmamalı. PKK de Türk ordusunu yenemez, Türk ordusu da PKK’yi... Fakat askerî olarak birbirlerini çok zorlayabilirler. Bu da Türk ve Kürt çocuklarının daha çok ölmesi demektir... O yüzden PKK’nin bitirilmesine umut bağlayanların bu sevdadan vazgeçip PKK’yle de Öcalan’la da, BDP’yle de sorunu konuşarak çözmeleri için bir kez daha savaşın boyutlarına dikkat çektim... Umarım bu çabalarımız doğru anlaşılır. Umarım cenazelerin olduğu günlerde BDP’ye saldırmak yerine cenazelerin olmadığı bu günlerde BDP’ye kulak verilir.”
Söylenecek çok şey var ama şu kadarcıkla yetinelim:
Ey Demirtaş;
Kaç kez Kandil seçeneği devreye sokuldu.
Kaç kez müzakere masası kuruldu.
Kaç kez İmralı’ya adam gönderildi.
Kaç kez, “Bu sorunun muhatabı BDP’dir” dendi.
Hepsinde kulağınızın üstüne yattınız.
Daha doğrusu, çözüm konusunda adımlar atıldıkça telaşlandınız ve sadece “bozucu rol” ifa ettiniz.
Bir kez olsun, “Devlet silahı bıraksın ama PKK da dağdan insin” demediniz.
Şimdi kalkmış, “Sorunu çözmek için PKK’yla da, Öcalan’la da, BDP’yle de oturup konuşmaları lazım” diyorsunuz.
Bunu diyebiliyorsunuz.
Ne yüzsüz adamlarsınız siz.
(Star gazetesinden alınmıştır)