Kimin aklına gelirdi ki bir gün sifonu çektiğinde motorun aniden duracağını ve klozetin altından bahçeye doğru yamuk yumuk giden borulardan hiç beklenmedik bazı misafirlerin banyoya sızacağını…
Evet o gece tam da böyle olmuştu. Uyumadan önce son kez sifonu çekmiş, gümbür gümbür bağırtılar çıkararak kükreyen motorun her zamanki böğürtüsünü duymuş ve huzur içinde yatağına geri dönmüştü.
Peki ya sonra ne olmuştu? Bahçenin arada bir yanıp-sönen, tam oldu derken yeniden, bu kez göz kırparcasına cılız titreşimler halinde kapanıp açılan duvardaki yuvarlak lambası sönmüştü.
Gecenin ilerleyen dakikalarında yağmur başladı. Bu sıradan bir durumdu. Elbette bu şehirde yağmurun ne zaman yağıp yağmayacağını meteoroloji dahi net olarak kestiremezdi. Velhasıl olağan gecelerden biri gibi görünüyordu. Bahçe aydınlatması yanıp sönüyor, ardından titreşerek yeniden huzura eriyor, yağmur başlıyor, yan binanın birinci katında oturanların azgın köpeği arada bir bahçeye çıkıp kendi cüssesine uymayan kaprisli hırıltılar yükseltiyor, bahçe duvarının arkasından yükselen heybetli ağacın geniş yaprakları arasından sızansoluk ışık huzmeleri yatak odasına doğru sızıyordu.
Sabaha karşı uykusunun en derin yerinde sifon motorunun sesi duyulana dek çok da şüphe çekici bir gece değildi anlayacağınız.
Öyle güzel bir rüya görüyordu ki gerçekle rüya arasında sıkıştı ve bunun olmadığını sanarak uykuya teslim oldu. Ama motor hala çalışıyordu. Üstelik bu sefer her zamankinden daha da güçlü bir gümbürtüyle.
Klozet kapağı sesin şiddetinden hızlı hızlı kalkıp iniyor, yerdeki fayanslar teker teker yerlerinden çıkacakmışçasına hareketleniyor, banyo dolabının üzerindeki şampuanlar, sabunlar ve ne kadar banyo malzemesi varsa yere düşüyor fakat o hala derin ve huzurlu uykusundan uyanmıyordu.
Ne olduysa o gece sabaha karşı yağan son yağmur damlasının bahçeye düşmesiyle oldu. Damlanın içindeki şey kendini toprağa, oradan da klozete ulaşabileceği çatlak borulardan birinin içine bıraktı. Ve az sonra olmak isteyeceği son yere geldi; evin banyosuna.
Pwinju öfkeli fırtınaların koptuğu, kasırgaların patladığı mavi sularla çevrili muhteşem gezegeninde meydana gelen bir kaza sonucu kendini bir yağmur damlasının içinde bulmuştu. Mavi kasırgalı okyanus asırları boyunca yaşadığı vatozdan ilk çıkışıydı bu. Mavi yapışkan yapısı geometrik desenli beyaz fayansların üzerinde çok garip bir görüntü sergiliyordu.
Pwinju aceleyle kapağı yarı açık şampuandan içeri süzüldü. İçine düştüğü kimyasal sıvının içinde hiç olmadığı kadar rahatsız hissediyordu. O sırada banyonun kapısı açıldı, yarı uykulu ev sahibi duşa girdi ve Pwinju’nun içinde gizlendiği şampuan kutusundan bir miktar kafasına boca etti. Henüz uyanmak istemeyen refleksleri her sabah alışkın olduğu doğal sıvının bu kez ne kadar farklı olduğunu idrak etmek istemiyordu.
Saçlarını defalarca köpürttü, derinlemesine tüm kafa derisine bastırarak yaydı ve sonunda ılık suyla buluşturdu. Pwinju kimyasal sıvının da etkisiyle saç telleri arasında bir ileri bir geri savruldu, ezildi, büzüştü, sıkıştı ve sonunda kendini kurtarmayı başararak duşa kabinin bir köşesine yapıştı. Ev sahibi işini bitirdikten sonra aceleyle giyindi ve akşam dönmek üzere evinden ayrıldı.
Pwinju, ait olduğu yere geri dönebilmek için kendine bir yol bulmalıydı. Geldiği yerden geri gitmesi artık imkansızdı. Klozet kapanmış, borulardan bahçeye açılan tek yol tıkanmıştı.
O sırada yatağın üzerinde yüzeyi ay ışığı gibi parlayan bir şey olduğunu fark etti. Esnek vücudu bir anda kendini yatağa fırlattı. Başta tereddüt etti ama sonra bedeninden bir parçayı ayırdı ve kontrol etmesi için parlak yüzeye doğru kaydırdı. Kaygan parça, cismin pürüzsüz yüzeyinde aceleci hareketler yaptı. Ve nihayetinde sadece onun gibi bir akışkanın sığabileceği incelikte bir aralıktan cismin içine sızdı. Girmesiyle birlikte pürüzsüz cismin bir bölümü hareketlendi ve geriye doğru gerinerek açıldı.
Pwinju heyecanla parçasını kendine geri çekip yeniden bütünleşti. Geriye doğru gerinen cisim işlemini bitirdiğinde Pwinju heyecandan kaskatı kesilmişti. Geldiği gezegen tastamam gözlerinin önünde duruyordu.
Ev sahibinin bilgisayarı açılmış ve ekranında Pwinju’nun gezegeni arka plan resmi olarak ayarlanmıştı. Pwinju muhteşem evini karşısında bu kadar küçülmüş halde gördüğüne çok şaşırdı. Merakına yenik düştü ve evine geri dönebilme arzusuyla akışkan bedenini ekrandan içeri bıraktı.
∞
Kötü komşu insanı ev sahibi yapar diye bir atasözü var bilirsiniz. Bozuk flush da yazara yeni hikaye yazdırır diye ben söylemiş olayım o halde : ) İki gün boyunca beklenen plumper geldiğinde, tam da bahsettiğim bahçeye uzanan eğri borular ortaya çıkarıldığında artık yazacak yeni bir hikayem vardı. Tabii plumper da başka bir gezegenden gelmiş gibi tuhaf hareketler sergiliyor, mistik bir olay varmışçasına klozete bakışlar fırlatıyor ve saçının uç tarafında mavi bir röfle taşıyorsa benim için kalemlikten güzel bir kalem seçme vakti gelmiş demekti. Ama siz yine de buna sadece bir hikaye gözüyle bakmayın; gecenin bir vakti boruların içinde neler yaşandığını kim bilebilir? Siz siz olun flus bozulduğunda bunun sıradan olamayacağı ihtimalini de göz önünde bulundurun ve bilgisayar ekranı için seçtiğiniz arkan plan seçimlerinize dikkat edin : )