Yine bir Bodrum yazını yaşıyorum..
Bu yaz Bodrum başkalaşmış.. Deniz kıyısına inmezseniz, Kale’yi görmezseniz veya kent merkezinden kıyılara kaçmazsanız diğer şehirlerden pek farklı değil..
Çeyrek asırdır gelip, gidiyorum.. Hemen hemen gitmediğim, gezmediğim yeri kalmadı.. Bu sene nedense bana tuhaf geldi..
Yol boyunca gözüme çarpan dev hipermarketlere, göz alıp giden yapı malzemeleri depoları, işyerleri, teknecilere dalıp gidiyorum.. Daha son birkaç yıl öncesine kadar buralar bomboş araziydi.. Ya dağlar, taşlara ne demeli.. Güvercinlikten başlayalım.. Bodrum’a, Yalıkavak’a, Torba, Gümüşlük, Kadıkalesi, Bağla, Turgutreis’e uzanalım.. Dev Bodrum yarımadasının güneyi, kuzeyi beton yığınlarıyla hem gözü bozuyor.. Hem de canım bakir, el değmemiş kırsal alana şehir görüntüsü veriyor..
Gerçi binalarda Bodrum yarımadasına özgü çatısız, düz damlı, bembeyaz evler egemen.. Ancak çarpık yapılaşma, siteler, kooperatifler öyle almış başını gitmiş ki ne zaman , nerede durur bilen yok..
Bodrum kent merkezi bu sene çok daha derli toplu.. Yürüyecek kaldırımlar doğru dürüst, geniş ve ferah.. Park yerleri daha muntazam..
Ancak, Bodrum’u Bodrum yapan unsurlar sanki kaybolmuş.. Herkese, her yaşantıya hitap eden büyü gitmiş gibi..
Aradığınız herşeyi bulmak, dev alışveriş merkezi, binlerce insan ve araba istiyorsanız, Bodrum bunları karşılayıcı özelliğe kavuşmuş durumda..
Aradığınız herşeyi bulmak, dev alışveriş merkezi, binlerce insan ve araba istiyorsanız, Bodrum bunları karşılayıcı özelliğe kavuşmuş durumda..
Bu sene bir de mega alışveriş merkezi kondurulmuş. Gidenler çok beğeniyor.. Bizim İngiliz mağazalari, Alman ev markaları, yerli konfeksiyon dükkanları hepsi burada..Londra’da göremeyeceğiniz dev hipermarketler, zaten Bodrum’un meşhurları arasında..
Bodrum’la özdeşleşen eğlence ise eski yıllara göre daha sade , daha sessiz.. Sanki birkaç yer dışında başka yer kalmamış gibi.. Bana en değişik gelen yer Yalıkavak’da bu sezon başı açılan Palmarin oldu.. Eski marinaya eklenen , denizin doldurulmasıyla elde edilen lüks marinada dünyaca ünlü İtalyan restoranı Cipriani ile Billionaire’s Club şubelerini açmışlar.. Oldukça gösterişli, görmek ve görünmek isteyenlerin gittiği mekanlar.. Görmeye , gitmeye değer.. Ömrü ne kadar olur, bilinmez.. Ve tabi ki milyonlarca dolarlık dev yatlar.. Bodrum’un en şahane yatları burada demirli..
Ramazan’ın bu tatil beldesini etkilemesinden sıkıntılı esnaf.. Bir de herşey dahil sistemiyle gelen turistlerin, yerli halkın işyerine gitmemesi birkaç yıldır Bodrum’luların ortak şikayeti..
Bodrum’dan Turgutreis veya Yalıkavak yönlerine giderken, yolun sağlı, sollu kenarında dizili işyerleri ne yazık ki bu güzel beldeye mega kent görüntüsü vermeye yetmiş.
Bir Bodrum aşığı olarak bu sene Akyarlar’daki, mitolojik Aspat dağına komşu sitemiz bana en sevimli gelen yer oldu. Bir de kıyısı, sahili bozulmayan Akyarlar, Gümüşlük kıyıları eski sükunu verdirten nadir yerlerden.. Sevgili arkadaşlarım Hatice Güvensoy, Ayşe Pehlivanlı, canım kardeşim Elvan Külahlı ile Gümüşlük Akademisine de gittik. Ünlü romancı yazar Latife Tekin’in himayesinde, sanatçılara 12 ay boyunca açık bu akademi gerçekten görülmeye, ziyaret edilmeye ve desteklenmeye değer.. Kan sıcağında , ağaçları, minik gölü ile içinizi serinletmeye yetiyor..
Bodrum, biz Londralıların da en sevdiği, her köşesinde bir dosta rastladığı yer.. Çok sayıda Londralı tarihi yarım adanın bir köşesinde ya tatilde, ya evinde, yazlığında..Güneşsiz geçecek bir yılın sıcaklığını depolamakla meşgul..
Siz benim serzenişime bakmayın..Bodrum yine Bodrum’dur, hiçbir yere benzemez.. Püfür püfür esen rüzgarda surf yapmak, müthiş gün batımını izlemek, eğlencenin her türünü tatmak, leziz deniz mahsüllerini yemek istiyorsanız bir uğrayın..
Ama kalabalığa, trafik sıkışıklığına da hazır olun.. Yaz aylarında nüfusu 2 milyonu bulan Bodrum’da, eminim size en uyan yeri, tatili bulacaksınız..