Biz burada sadece ve sadece Kıbrıs Sorunu\'na yoğunlaşmış vaziyette tartışmalar yaşarken diğer gelişmeleri de izlemeyi ihmal etmemekte yarar var.

Almanya\'da maalesef hatalı davranarak  istifa etmek zorunda kalan \"Türkiye ve Türk dostu\" Christian Wulff’un yerine eski Doğu Almanya’da protestan bir papaz olarak görev yapan ve \"Almanya\'da Türkler hakkında çirkin bir kitap yazan Thilo Sarrazin\" isimli politikacıyı destekleyen açıklamaları nedeniyle  \"Türkler tarafından pek sevilmeyen\" Joachim Gauck ülkenin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. 72 yaşındaki Joachim Gauck, 5 yıl görev yapacak. 

Bakalım kendini affettirebilecek mi?


Fransa\'da seçim kavgası tüm hızıyla devam etmekte ve Nicolas Sarkozy koşar adım bizim açımızdan \"mükemmel\" ancak kendi açısından \"feci\" bir yenilgiye doğru gitmekte.

Türkiye\'de geçtiğimiz hafta içinde konuşmacı olarak katıldığım toplantılarda Manisa\'da ve İzmir\'de ve de ayrıca İstanbul ve Balıkesir gibi kentlerimizde insanlarımızla bir çok konu üzerine konuşma ve onların değerlendirmelerini dinleme imkanına sahip oldum.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ülkelerinin dünya genelinde oynadığı yeni rolden çok memnunlar. Konuştuğum herkes Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler konusunda Türkiye\'nin \"duruşundan\" memnun. 


Türkiye\'de insanlarımız Kıbrıs Konusu açıldığında \"kırgınlar\". Her geçen gün daha fazla insanımız \"Kıbrıslı Türkler\'in Türkiye\'ye karşı bir tavır içinde\" olduğu kaygısını dile getirir hale geldi. Bu iyi bir gidiş değil. Bu konuda hepimize görev düşmekte.

Aynı KKTC\'de olduğu gibi Kıbrıslı Türkler\'in kırgınlığının bir benzeri Türkiye\'deki Türkler için de geçerli. Elbette bunun böyle olması için özel çaba içinde olan çevreler var. Onlara fırsat vermemek gerekiyor.


Örneğin en başta AB Bakanı Egemen Bağış olmak üzere Türkiye\'de hiç kimse \"bağlanmak\" kelimesini daha sonra KKTC\'de çarpıtanların kullandığı şekilde söylemediği ve düşünmediği halde en az on gün boyunca \"bağlanmayız, bağlayamazsınız\" edebiyatı yapanlarla uğraştık. Bu tarz her olanağı istismar ederek yapılan çıkışlar sadece KKTC\'de değil Türkiye\'de de derin izler bırakıyor. Tabii bir de buna Türkiye\'de konuya yabancı ya da mensubu bulunduğu partilerin temel politikasına tamamen aykırı sırf muhalefet olsun diye yapılan çıkışlar eklenince doğal olarak kafalar karışıyor.


Türkiye ve KKTC\'de yaşamakta olan Türklerin arasını açmaya yönelik kışkırtmalara karşı uyanık olmak zorundayız. 

Doğu Akdeniz\'de bizi hayati derece ilgilendiren sularda ise TC Deniz Kuvvetleri gemileri yoğun bir şekilde görevlerini yerine getirmekteler. Dün Mağosa\'da TCG Gökçeada firkateynimiz ile TCG Meltem hucumbotumuzu ziyaret etme olanağı buldum. Subaylarımızla sohbet etme şansını yakaladım.


Türkiye sadece Doğu Akdeniz\'de ya da Akdeniz\'de değil özellikle savaş gemileri ile dünyanın bir çok köşesinde bayrağını dalgalandırmakta. Türk Deniz Kuvvetleri gemileri aslında Türkiye\'nin dünya genelinde \"güçlü\" bir ülke olduğunun en açık kanıtları haline gelmiş durumdalar.

İşte bu konumda olan bir Türkiye\'den BM\'nin yanlış beklentiler içinde olmamasında yarar var.


Geçenlerde TC AB Bakanı Egemen Bağış\'ın Rum Kesimi\'nin  1 Temmuz 2012\'de AB Dönem Başkanlığı üstlenecek olmasıyla ilgili, \"\'Ben Güney Kıbrıs Rum yönetiminin tek başına üstleneceği AB Dönem Başkanlığını 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarında devlet büyüklerimizin koltuklarına oturan çocuklarımıza benzetiyorum\" dediği gibi bu konuda güçler dengesine özen göstermekte yarar var. 


Günümüz Türkiye\'sinden 1 Temmuz ve 31 Aralık 2012 tarihleri arasında Rum Kesimi\'ni muhatap olarak kabul etmesini beklemek yanlış bir beklenti olur.

BM eğer gerçekten Kıbrıs Sorunu\'nun çözümüne katkı sunmak istiyorsa Rum Kesimi\'ne yönelik baskıyı arttırması gerekir. 

AB\'nin de engelleyemeyeceği Rum Dönem Başkanlığı\'nı \"en az zarar verici dozajda tutmaya\" çabalaması yanlış olmaz.

Aksi takdirde bu konuda Türkiye\'den ödün talep eden tavırlarla ancak ve ancak tarafların daha da uzaklaşması sağlanmış olur.

Rum Kesimi\'nin durumu iyi analiz etmesinde yarar var. 


Türkiye güçleniyor. Her geçen gün dünya politikasında oynadığı rol daha da etkin bir hale gelen ve de dünya kamuoyu nezdinde itibar kazanan bir Türkiye\'ye \"kafa tutarak\" ya da AB üyeliğini istismar ederek AB\'nin her geçen gün Türkiye üzerinde kaybettiği etkisini kullanmaya çalışmak sonunda onların \"bugünkü durumu da arar hale gelmesine\" neden olabilir.

Türkiye ve \"adada yaşamakta olan Kıbrıslı Türklerin devleti\" KKTC yıllardır çözüm için her türlü olanağı desteklediler ve desteklemeye devam etmekteler.


Ancak bu sonsuza kadar böyle devam edemeyeceğine göre Rum Politikacıların akıllarının başına gelmesini dilemekteyiz ancak şu da bir gerçekki alternatifsiz ve çaresiz değiliz.