"Allah hiç bir ulusu bu hale düşürmesin!"

Onlarca yıl boyunca yöneticileri Avrupa Birliği'ni kandırdı.

AB'den farklı projeler için aldıkları paraları ya "çar çur ettiler" ya da cebe indirdiler".

"Ekmek elden su gölden" bir yaşam sürdürürken nedense "bu para nereden geliyor?" diye sorma ihtiyacı duymadılar. Almanya'da tüm yaşamı boyunca en ağır koşullarda çalışmış bir emeklinin üç katı emekli maaşını cebe indirirken "adaletin bu mu dünya?" diye soranları yoktu.

Ekonomilerinin "dibe vurmasına" rağmen lüks cipleri satın almaktan vaz geçmediler. AB ülkeleri içinde "en fazla mirasyedi" gibi yaşayanlar Yunanlılardı.

En kısa çalışma saatlerine karşı en yüksek maaşlar, "yağlı, ballı erken emeklilikler" ve daha "neler, neler" sadece onlardaydı.

Üstelik buna öylesine alışmış olmalılarki Yunanistan'ın "bir cente bile muhtaç olduğu" gerçeği ortaya çıktığında Almanya'da Bild Gazetesi haklı olarak o sözde çok "milliyetçi" Yunanlı zenginlerin paralarını Londra'ya "kaçırdıklarını" belegeleyen yayınlar yapmak zorunda kaldı.

Alışmışlardı hep "kendi kendilerini övmeye".

Güya Avrupa'daki uygarlığın "beşiğiydiler". Dünyadaki tüm iyi ve güzel şeylerin kaynağı tabiiki "Yunan Tarihinde yatmaktaydı".

Az nufüslu ve de ufak bir ülke olmaları onları hiç rahatsız etmiyordu. Onlara kalırsa dünyanın "süper ulusuydular". Bu nedenle de ülkelerini savunarak işgalci Yunan Ordusu'nu İzmir'de denize döken "Türkleri" hiç sevemediler. Türkler onlara "gerçeği" göstermişti yurtlarını savunurken.

Girit'ten sonra Kıbrıs'ı da "büyük Helen rüyalarının" bir parçası yapmak istediklerinde Türkler oldu onları "uçtuklarını sandıkları gökten yere çekip popolarının üstüne oturtan".

Demokrasinin bile tadına varmalarını aslında "Türkler" sağladı. "Albaylar Cuntası'ndan" kurtulmalarını sağlayan Türk askerleri değil miydi?

"Allah hiç bir ulusu bu derece "kompleksli" duruma düşürmesin!"

Ekonomilerini batırdılar ama hemen "masum" olduklarını iddia ettiler. Suçlu mu? Onu da hemen ilan ettiler "Avro!"

Milyonlarca avroyu "çar çur ederken" çok "sevimli" olan avro birden "Yunan halkının baş düşmanı" oluverdi.

AB ülkelerinde ilk defa "Hitler ve Mussolini Faşizmi'ni savunan" bir parti bu ülkede en güçlü partiler arasına giriverdi. Çünkü "meteliksiz", "beceriksiz" kalmalarını ve de kendi yönetim hatalarını hala "AB, ABD, IMF, kapitalizm ve tabii ki Almanlar" gibi zanlılar arasında arayan Yunanlılar nedense "ayaklarının yere basmasına" karşı direnmekteler hala.

Almanya'da ben vergi ödüyorum. Benim gibi milyonlarca insanın vergilerinin oldukça önemli bir miktarı "Yunanistan'ı batıranların" hatalarını telafi için sürekli Yunanistan' a akmakta. Buna rağmen Yunanlılar şu sıralar Almanları hiç sevmiyorlar. Çünkü Almanya'da insanlar haklı olarak "Yunanlıların müsrifliğini sorgulamakta". Avrupa'nın "en tutumlu ve zengin ülkesi" şu anda Avrupa'nın "en müsrif ve fakir ülkesini" taşımaya çalışmakta.

Bir ufacık teşekkür bile gelmiyor Yunanistan'dan. Onlar gene uçuyorlar.

Cuma akşamı Almanya ve Yunanistan arasında bir futbol maçı olacak. Bizim için bir spor müsabakası olan bu maç Yunanlılar için çoktan bir "savaş" haline dönüştü.

"Kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarmış Almanya'ya karşı!", "Almanlara karşı maç Avro'ya karşı savaşın sembolüymüş ve " onları avro ile batıran Almanlara göstereceklermiş anyayı konyayı!"

Yuh!

Tek dileğim Cuma akşamı Mesut Özil'in asistleri ile Almanya'nın gollerinin Yunan kalesinin ağlarını havalandırması. Zaten olacağı da o!

Yunanlıların bu halini gördükçe Kıbrıs'ta Rumlarla "adil bir çözümün neden imkansız" olduğunu daha iyi anlamaktayım.