KKTC'de garip işler oluyor.
Söz konusu olan UBP Kurultayı.
Kurultayda oy verecek olan delegelere onların onlarca yıldır tanıdığı ve daha bugüne kadar saygı duydukları bir şahıs telefon ediyor ve "İrsen Küçük için verilen her oy benim kalbime sıkılan bir kurşundur" diyor. Neredeyse bir de fon müziği kullanacak bu yöntemlere başvuran.
İrsen Küçük iyidir ya da kötüdür.
Onu seversiniz ya da sevmezsiniz.
Ama ona verilen oy "benim kalbime sıkılan bir kurşundur" dediğinizde artık hiç bir etik sınırı tanımadığınızı teşhir etmiş olursunuz.
Eminim benim tanıdığım ve takdir ettiğim Ahmet Kaşif bu yöntem ile kurultay kazanmak istemiyordur.
"İrsen Küçük için verilen her oy kalbinize sıkılan bir kurşun" ise bir önceki kurultayda "Ahmet Kaşif'e verilen her oy da size sıkılmış bir kurşun muydu?" diye sormazlar mı?
Politika bu düzeye indirildiğinde söyleyecek bir laf kalmıyor aslında.
Demokrasilerde nasıl olurda "verilen bir oy bir şahsa sıkılan kurşuna" benzetilebilinir?
Bu mu demokrasi anlayışı?
Yazık!
Bu tavrı tercüme edecek olursak "UBP batmış, umrumda değil, yeterki İrsen Küçük seçilmesin!" anlamına mı geliyor?
Ya da "Türkiye ile ilişkiler bozulsun hiç önemi yok, yeterki İrsen Küçük seçilmesin" mesajını mı almamız gerekiyor?
Daha da vahim olan ana soru ise parti kurultayının bu hale getirilmesinin ardından yani 25 Şubat 2013 Pazartesi gününden itibaren "kalbime kurşun sıkıyorsunuz" diyen mantık ile Türkiye arasındaki diyaloğun nasıl olacağı?
Hiç bir demokraside ülkede ağır sorumluluk taşıyan bir şahsiyetin parti içi bir "tercih meselesini" "kalbe sıkılan kurşunlar" düzeyine indirdiğini yaşamak mümkün değildir.
Parti içi demokrasiye de aykırı olan bu duruma merak etmekteyim delegeler nasıl bir tepki verecekler diye?
Onlarca yıldır ben "anavatanın en sadık kuluyum" edebiyatını yapanların bugün "anavatana bu derece muhalif olmaları" KKTC'de gerçek muhalefeti de şaşırtıyor olsa gerek.
"Bana vefanı öde" ya da "kalbime kurşun sıkma" yöntemleri ile "ne kurtarılmak isteniyor acaba?"
Bu panik niye?
İki aday bu tarz laflar etmezken aday olmayanın "asıl derdi nedir" diye düşünmemek mümkün değil?