Ders zili çaldı. Okullar açıldı.

Bu eğitim yılının bütün ulusumuza hayırlı,  değerli öğrencilerimize de başarılı olmasını dilerim.

Eğitimin temeli anadili eğitimidir. Hükümet, Cumhurbaşkanlığının yüksek himayelerinde 2017 yılını "Dilimiz Kimliğimizdir" başlığıyla "Türk Dili Yılı" ilan etti.

Bu da çok olumlu bir gelişmedir. Beklentimiz; bu yıl sona ermeden, Türkiye’de ve dünyanın her yerinde yapılacak toplantılar, seminerler ve şenlikler ile dilimizin önemi ve kimliğimiz tanıtılmalıdır.

Çünkü bizi biz yapan Türkçemizdir.

Onun için anadilimiz Türkçemiz her türlü değeri hak ediyor.

Hükümet, “Dilimiz Kimliğimizdir” genelgesinde konuyu şöyle açıklıyor:

“Türkçemizi korumak, yaşatmak, zenginleştirmek ve gelecek nesillere güçlü bir şekilde aktarmak bugünümüzü ve yarınımızı yeni bir bilinç hamlesiyle inşa etmek hem kamu kurum ve kuruluşlarının hem de bütün toplum kesimlerinin ortak görevidir.”

Çok yerinde ve doğru bir tespittir. Özellikle Avrupa’nın bazı ülkelerinde çocuklarımızı Türkçeden öksüz bırakmayalım. 2004 yılından bu yana Hollanda’da Türkçe dersleri müfredattan çıkartıldı. Dilimiz;  kimliğimizdir diyoruz. Peki, bu çocuklara dilimizi, kimliğimizi kim ve nasıl öğretecek?

Türkçe bizim anadilimiz, kimliğimiz, ulusal varlığımızın temelidir.

Alman filozof Humbolt bu konuda şöyle diyor:

“Bir ulusun gerçek yurdu onun dilidir.”

Millet olmanın en birinci temeli dil birliğinin sağlanmasıdır. Milli birliği ve beraberliği sağlamanın birinci yolu dilimizi korumak ve yeni yetişen çocuklarımıza doğru bir şekilde öğretmektir. Bu cümleden hareketle  televizyonlarda “EEEEEEE.., şey…” gibi uyduruk seslerle  konuşmaları önlemek gerekiyor.

TÜRK TÜRKÇE KONUŞANDIR

Yahya Kemal: “Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan ve birbirimize bağlayan Türkçedir,” diyor. Gerçekten de çok yerinde ve güzel bir tespit.

Çünkü Türkler, tarih boyunca anadillerini korurken birçok şeylerini değiştirmişler. Önce vatanlarını değiştirmişler:

Orta Asya’dan gelerek Anadolu’yu vatan yapmışlar.

Göçebe hayattan yerleşik hayata geçmişler.

Alfabelerini değiştirmişler:

Göktürk, Arap alfabesinden, Latin alfabesine geçmişler.
Dinlerini değiştirmişler:

Şamanizm’den çıkıp İslam dinine girmişler.

Devlet yapılarını değiştirmişler:
Saltanattan,  laik, demokratik cumhuriyete kavuşmuşlar.


Ama bütün bir tarih boyunca anadillerini korumuşlar.


Ondan dolayı olsa gerek Jean Paul Roux, Türkleri şöyle tanımlıyor:
“Türklerle ilgili tek tanımlama ölçütü Türk dilidir., 
Türk, Türk dilini konuşandır.”


Özetle Türkler, anadili ve kültürleriyle var olmuşlardır.

2018 YILI DA KÜLTÜR YILI OLSUN

Anadili ve kültürü bir bütündür. Yıllarca Hollanda okullarında çocuklarımıza “Anadili ve Kültürü Dersleri” verdik. Çünkü bu iki kavram iç içe geçmiştir. Dili kültürden, kültürü de dilden ayıramayız. Öyleyse buradan ben de bir öneride bulunmak istiyorum: “2018 YILI TÜRK KÜLTÜRÜ YILI” olsun.

Bu yılda; Türk kültürünün kökenleri, Yunus Emreler, Mevlanalar, Hac-ı Bektaşi Veliler, Ahmet Yeseviler bütün dünyaya ve ulusumuza yeniden tanıtılsın.  Özellikle siyasetin giderek ulusumuzu kutuplaştırdığı bir ortamda bu kültürel değerler, bizleri kaynaştırıp milli birlik ve beraberliğimizi yeniden sağlayacaktır

İnsanlar arasındaki sevgiyi, saygıyı, kardeşliği ve hoş görüyü yeniden perçinleyecektir. Saygılarımla.