“Alman ırkının mükemmeliyeti” uğruna doğru bir şey yaptıklarına inanırlardı. Cermenler zihnen ve bedenen mükemmel bir ırktı, fakat tarihte “aşağı ırklar”ın kanı karıştığı için özürlüler de dünyaya geliyordu! Bilhassa iki “aşağı ırk” Cermen kanını bozmuştu, Yahudiler ve Slavlar...
Irkların karışmasını önlemek için bu tür evlilikleri yasaklayan kanunlar çıkarılmış, Alman olmayanlar toplumdan tecrit edilmişti. Milyonlarca Yahudi gaz odalarında öldürülmüş, Nazi orduları Rusya’yı işgal ettiğinde Batı Avrupa’da yapmadığı türden kitlevi katliamlar yapmıştı.
Nazi Almanyası’nda “ırk genetiği” üzerine akıl almaz tıbbi ve biyolojik çalışmalar yapılmış, bunun için yabancı ırklardan insanlar ve özürlü Alman çocukları kobay olarak kullanılmıştı.
Naziler ‘Sosyal Darwinizm’i bilim zannediyorlardı; Bolşeviklerin Marksizm-Leninizmi bilim sanması gibi...
‘Genetik’ cinneti!
Erzurum’da Emniyet’in düzenlediği “Huzur” toplantısında bir ilköğretim okulu müdürünün “vatana millete zararlı çocuklar, yürümeden yok edilsin” sözü elbette Türkiye’de bir Nazi hareketi olduğu anlamına gelmez ama Nazilerin korkunç fikirlerini çağrıştıran bir hezeyandır.
Belli ki bu sözleri söyleyen okul müdürü, sosyal sorunlara yakın ilgi duyuyor. Gelir ve eğitim durumu çok düşük düzeyde olan ailelerin çocuklarında önemli oranda suç eğilimi olduğunu gözlemlemiş. “Analar ne kadar kültürlü ise, yetişecek nesiller o kadar kültürlüdür” diye doğru sözler de söylüyor.
Fakat eğitim ve ekonomik gelişmeyle ilgili bu sosyal faciayı “genetiğe” bağlıyor:
“Tıp bu kadar gelişti. Yüz nakli yapılıyor. Emniyette çocukların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin!”
Dün “yanlış anlaşıldım” diye açıklama yaptı fakat söyledikleri hayli sorunludur.
Totaliter ruh
Gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de bilhassa varoşlarda yaşanmakta olan çocuk faciasına karşı “şefkat, merhamet, dayanışma, yardım” gibi insani duygularla ve eğitim, meslek edindirme, sosyal entegrasyon gibi rasyonel projelerle yaklaşmak yerine... Genetikçi bir cinnet halidir bu!
Aynı zamanda totaliter bir ruhun dışavurumudur. İdealize edilen bir topluluk adına, millet, ırk veya proletarya uğruna bireyin haklarının “teferruat” sayılması ve feda edilmesi!
Yücelttiğini zannettiği toplumlara totalitarizmin ne büyük felaketler getirdiğini anlatmaya gerek var mı?
İmparatorluk mirasına sahip Türkiye’de ırkçı, genetikçi görüşler hiçbir zaman yaygınlık kazanmamıştır. Değerli tarihçi Şükrü Hanioğlu’nun gösterdiği gibi, ‘biyolojik materyalizm’den ciddi surette etkilenmiş olan Jön Türklerin en aşırıları olan Abdullah Cevdet ve Kılıçzade Hakkı bile “yok etmek”ten bahsetmemişlerdi.
Eğitim sorunu
Bu müdürün sözlerini siyasi bir tehlike olarak değil, eğitim açısından ciddi bir sorun olarak görüyorum. Eğitim sistemimizde öğretimi geliştirmekle yetinmeyip insani değerlere ve sosyal sorumluluk bilincine büyük önem vermek gerektiği açık.
Tabii ona göre de öğretmen kalitesi... Değerli eğitimci Mustafa Balkaş dün, “okul yöneticisi” yetiştirme diye bir sorunumuzun da olduğuna dikkatimi çekti. Sabancı Vakfı’nın desteğiyle sivil bir “okul liderliği akademisi” kurmak için çalışıyorlar.
Mesele ne kadar çok boyutlu görüyorsunuz; ama ‘genetik’ saplantısı nasıl körleştiriyor, değil mi?
(Hürriyet)