Kıbrıs adasının en güzel mevsimi olan bahar aylarında heyecan ile sürdürülen çalışmalar ve karşılıklı görüşmeler sonucunda oluşturulan teklifler geçtiğimiz günlerde Türk ve Rum Liderlerinin de hazır bulunduğu toplantıda  taraflarca birbirlerine verildi.  Bundan sonra üçüncü aşama başlayacak yani al-ver süreci. Sondan bir önceki bölümde seyircinin filme olan heyecanının canlı tutulması ve gelecek sezonda reytinglerin yüksek seyretmesi için  dizi filmlerdeki heyecanlı sezon finali benzeri bir senaryo seyredildi. Aktörlerden biri elini masaya vurup, gözlüğünü fırlatmakla kalmayıp yasak olmasına rağmen kapalı alanda sigara içti. Birinci ve ikinci aksiyon kötü bir hareket olarak ifade edilebilir ancak sigara içmek artık kabul edilebilir bir hareket değil. İçenin kim olduğu hiç önemli değil, bir Toplum Lideri bile olsa  ağır ceza verilmesi gerekir. Liderliğe yakışmayan  hırçın  hareketleriyle  tüm Rum  cemaatinin bu kötü örnekler  altında mahcubiyetine sebep oluyor.


Taraflar ikinci aşamanın sona erdiğini söyledikten sonra  Eylül ayına kadar geçecek  yaz tatilinin veya ev ödevlerini hazırlama süresinin içerisinde Rum tarafı Liderliğinden herzamanki gürültü, itiraz ve görüşmeleri red sesleri yükselmeye başladı. Bu olayların görüşmeleri nerelere sürükleyeceği  beklenip  görülebilir  veya bazı tahminlerde bulunulabilir. Yaz sıcaklarının rehavetine kapılıp Ağustos böceği gibi kış aylarını beklemek mümkün diğer taraftan karınca gibi hiç durmadan çalışıp  tüm olasılıkları düşünerek gelebilecek değişik strateji hamlelerine hazırlıklı da olunabilir.  Sanırım Devlet yönetimi veya geleceğinin belirlenmesi için karınca gibi daima çalışmak en iyi hareket.


İki tarafın anlaşması yönünde teşvik edici fikirlerini söylemek  ve elli yıldır süren anlaşmazlığın giderilmesi için sihirli değnekleri ile bahar aylarında adayı ziyaret eden önemli kişiler, öncelikle kendileri  sonrasında tüm taraflar yine beklenen olumlu neticenin hayli uzak olduğunu görmeye başladılar. Uzun zamandır bahsediyoruz bu konuyu çözebilecek sihirli değnek henüz bulunmadı, bundan sonra bulunma ihtimali var mı derseniz, kısaca yok denebilir. Bu durumda Avrupa Birliği ve diğer ülkeler niçin gayret ediyor? Veya gayret ediyormuş gibi görünmeye çalışıyor?


Son iki, üç yıl içerisinde beklenenden çok taraf Kıbrıs adasında çözülmesi gereken bir problem olduğunu söylemeye başladı. Bu arada bulunan hidrokarbon yataklarının sayısı artış gösterdikçe ilgilenenler daha da artmaya başladı. İlgilenenler dostmu, samimimi, yardım niyeti taşıyor mu gibi pekçok soruyu cevaplamak gerekiyor.


Bu durumda yaz tatilinde  gelecek için strateji çalışması yapmak çok daha yararlı ve dinlendirici olacaktır.