Devletin adalet ve güvenlikle ilgili üç erki çatışıyor: Yargı, MİT ve Emniyet...
Öteden beri istihbarat ve güvenlik hizmetlerinde koordinasyon eksikliğinden, bozukluğundan bahsedilirdi ama böylesi bir kriz görülmemişti.
MİT hakkındaki soruşturmada mesele sadece Oslo’daki MİT-PKK görüşmesi olsaydı, o kadar karmaşık sayılmazdı. Fakat Emniyet’in KCK operasyonlarında ele geçirdiği belgelere göre, bazı MİT görevlileri Öcalan’ın terör talimatını Kandil’e götürmek gibi akıl almaz işler de yapmış! Emniyet ve savcı bunları görmezlikten gelebilir mi? Gelmediler, savcılık soruşturma açtı, geri adım da atmadı: Savcılık Müsteşar Fidan’ın Ankara savcısına ifade vermesi için talimat yazdı, eski Müsteşar Emre Taner ve diğer üç MİT’çinin de “görüldüğü yerde yakalanması” için mahkemeden karar çıkarttı...
İstihbaratçılık mesleği
“İstihbarat dünyası” normal akılla anlaşılması mümkün olmayan farklı bir âlemdir. Çıplak gözle dıştan bakıldığında çok yanlış, hatta ihanet gibi gözüken hareketler, karşı tarafın güvenini kazanarak ileride büyük bir milli hizmeti gerçekleştirmek için planlanmış taktik davranışlar da olabilir... İstihbarat dünyasında çok görüldüğü gibi yozlaşma, çift taraflılık, hatta ihanet de olabilir... Bilemeyiz. Onun için istihbarat dünyası gizlidir, kendisini denetler, denetlemezse bütün denetimsiz yapılar gibi yozlaşır.
Fakat savcı kanunen suç teşkil eden bir fiille karşılaştığında soruşturma açmazlık edemez. Savcı çekingenliğe kapılırsa suçlar soruşturmasız kalabilir... MİT çekingenliğe kapılırsa sağlıklı istihbaratı da toplayamaz hale gelebilir... Polis ürkekleşirse hayati operasyonları yapmaktan çekinebilir...
Üçü de pasifleşirse, aralarında çatışma olmaz!
Ama terörle mücadele eden ve adalet arayan bir ülkede ne kadar ciddi hayati sorunlardır bunlar, anlatmaya gerek var mı?
MİT-Emniyet sürtüşmesi
Emniyet’le MİT arasında yıllardan beri sürtüşme vardır. Polis terör veya herhangi bir örgütlü suç takibinde birilerini yakalıyor, içlerinden biri MİT elemanı çıkıyor!.. Veya MİT elindeki bir istihbaratı polise vermiyor! Polise göre MİT kıskanç ve egoist davranıyor... MİT’e göre ise bir operasyon için o istihbaratı verirse, büyük takip deşifre olur falan...
Maalesef Emniyet’le MİT sürtüşmesi bir gerçektir ve suç örgütleriyle mücadelede çok ciddi bir zaaf noktasıdır.
Bunun eğitim, reorganizasyon ve değişik görevlere atamalar gibi tedbirleri olsa gerektir.
Yetki sorunu
Gündemdeki yakıcı sorun, MİT yöneticileri hakkındaki soruşturmadır. Bu soruşturmayla hükümet büyük sıkıntıya girmiştir. Bundan sonra, MİT’in doğal gizli görevlerini yapması zorlaşacak, Kürt meselesi konusunda belki de devlet bir ölçüde istihbarat ve inisiyatif zaafıyla karşılaşacaktır.
“AKP yargısı, cemaat” gibi yakıştırmalar, sorunun ne kadar karmaşık olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıdır.
Geçen beş yıl ve son olarak MİT soruşturması göstermiştir ki, CMK 250. ve 251. maddelerdeki “özel yetkiler” fazladır, aşırı kullanıma yol açmaktadır.
Sadece MİT Kanunu’nu değiştirip MİT Müsteşarı hakkındaki soruşturmayı hükümetin iznine bağlamak, “adam kurtarma” izlenimi yaratır. MİT, Genelkurmay, Kuvvet Komutanları, Başbakanlık Müsteşarı gibi hassas devlet görevleri hakkındaki soruşturmalar için genel “izin” sistemi getirilmelidir. İzin verip vermemek, hükümetlerin demokratik sorumluluğuyla ilgilidir.
Bu düzenleme yapılırsa geriye yürür elbette; o zaman Ergenekon soruşturmasında bu statüdeki sanık ve şüpheliler için de hükümet izni gerekecektir.
Ya bugünkü durum devam eder ve ülkeye faturası çok ağır olur veya CMK 251’de böyle genel bir düzenleme yapılır. Ben başka bir hukuki yol göremiyorum.
(Hürriyet)