Mister Smith, Washington'a gidiyorsa; biliniz ki oraya seyahat eden James Stewart'tan başkası değildir!
*
Yapmayın, hepsi bu kadar mı?
*
Bir de "Mister Simit" vardı yahu...
Hani Amerika'nın dört kentinde birden "Simit Sarayı" kuracaktı...
Ne oldu, "Koç Holding'in Şeref Başkanı" hala daha gitmedi mi Washington'a?
*
"Mister Simit"in Washington'a gitme konusunda James Stewart'tan aşağı kalır bir tarafı yoktur.
Nisan 1977'de "Yağmurdan Önce" Washington'u ziyaret eden TÜSİAD heyetinde de o vardı...
28 Şubat 1997 MGK'sından bir hafta öncesinde bir başka deyişle "Balans Ayarı" adlı siyasi gerilim filminin (açık ve de gizli) çekimleri esnasında da "zat-ı şahane"leri oradaydı.
Gayrı meşru Irak Savaşı öncesinde "Irak'ta mutlaka ABD'nin yanında olalım. Mutlaka kazançlı çıkarız." diye beyanat veren de oydu. (26 Aralık 2002)
*
Büyük oğlu da, TÜSİAD heyetiyle Washington'a gitmiş ve AKP hükümetini Irak konusunda uyarmıştı. "Bir an önce Amerikan hükümetiyle temasa geçin!" diyordu.
Yani? Bu defa da meşhur Tezkere'den hemen önceki aylarda! TÜSİAD heyetinin orada görüştüğü isimler arasında Richard Perle, Alan Makovsky, Henri Barkey de vardı.
1 Mart Tezkeresi'nin reddedilmesinden sonra TÜSİAD heyeti yine Washington'a gitmiş ve dönemin Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'le bir araya gelmişlerdi. (27 Mayıs 2003)
*
O dönemde Paul Wolfowitz, Türkiye'ye Doğan Medyası üzerinden posta koyuyordu.
Wolfowitz'in Ankara ziyaretinden hemen önce, Mehmet Ali Birand Washington'dan bildirmiş...
Posta, "CONİ AFFETMİYOR" manşetini atmıştı!
Paul Wolfowitz "Türk Ordusu kendisinden beklenen liderliği gösteremedi" diyordu.
Birand, ABD dönüşü Neşe Düzel'e röportaj verip "ABD en çok TSK'ya, sonra CHP'ye kızgındı. AKP'ye de kararlı davranmadığı için kızıyordu" diye konuştu!
*
Mister Simit, 19 Eylül 2004'te teknesiyle çıktığı altı yüz elli yedi gün süren dünya turundan 2006 Temmuz'unun ilk haftasında Türkiye'ye döndü.
Bu deniz seyahati, Sadun Boro'nun turundaki gibi kesintisiz değildi, "Mister Simit" arada tam altı defa Türkiye'ye gelip sonra tekrar teknesine dönmüştü!
Sahi, neden acaba?
*
Paul Wolfowitz, bu defa Dünya Bankası Başkanı sıfatıyla, Danıştay Suikastı'ndan (17 Mayıs 2006) bir hafta sonra "IMF'nin Türkiye'ye ilettiği mesajın ciddiye alınması gerekiyor" diyerek Ankara'yı yine tehdit ediyordu.
Bu sözleri sarf ederken yanında Kemal Derviş vardı.
Sabancı Üniversitesi ile Brookings Enstitüsü'nün Washington'da düzenlediği 2. Sakıp Sabancı Konferansı'nda konuşan Wolfowitz, Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan için "Dindar bir fanatik" diyordu!
*
Wolfowitz, 28 Şubat sürecinde ABD'de "Mister Simit"e fahri doktora unvanı vermişti. Törende Mister Simit'le iftihar ettiklerini söyledi.
*
Mister Simit, Nisan 1977'deki Washington ziyaretini TÜSİAD Başkanı Feyyaz Berker'le birlikte gerçekleştirmişti.
Kurulu Düzen'in defans hattında "tandem" oynuyorlardı.
Feyyaz Berker, sadece 12 Eylül'ün öncesinde değil, 28 Şubat öncesinde de sahadaydı. 18 Ocak 1997 tarihine kadar TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı idi...
Gayet tabii, bunların hepsi "şahane tesadüfler"di!
*
Son dönemde, 28 Şubat Soruşturması'nın dalgaları birbiri ardına geldi.
Tam da böyle bir zaman diliminde (Tesadüfün Kralı da diyebilirsiniz!) yaşını başını almış bir işadamı var ki...
Ekranlarda, gazete sayfalarında, konferanslarda öyle böyle değil, öve öve bitirilemiyor...
Ergenekon'dan "bihaber" gösterilmeye çalışılıyor.
Öyle anlatıyorlar ki, bilmeseniz vaktiyle "darbelere karşı aslan kesilmiş" sanırsınız!
Bu "zat-ı şahane" de, Mister Simit'in (Feyyaz Bey'in dışında) bir başka "tandem"idir.
*
"Gandi Kemal" filmi vizyona girdiğinde "CHP'ye en büyük kötülüğü Deniz Baykal yaptı" demişti...
Nedense bana, CHP'nin "görünmeyen" genel başkanı imiş gibi geliyor; ne tuhaf değil mi?
Bu arada, Bilgi Üniversitesi'ndeki konferansta Leyla Zana'ya gösterdiği "müthiş ideolojik ilgi"yi unutabilmem mümkün değil...
Medyaya olan "fevkaladenin de fevkinde" ilgisi ise ayrıca bir yazı ne kelime...
"Kitap" olur...
Ezcümle, muhteşem tesadüflerin zirve yaptığı yerdeyiz!
*
James Stewart denildiğinde hemen herkes Mr.Smith'le birlikte Washington'a gitse de...
Ben, Stewart'ı Vertigo'daki rolüyle özdeşleştirmişimdir.
Vertigo mu?
Gelmiş geçmiş en iyi gerilim filmleri arasındadır.
Tek geçerim!
... ... ...
Latince'de nasıl diyorlar?!
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)