Amerikancılık, Baronsal Hürriyet’in damarlarında dolaşan kan gibidir. Varlık nedenidir. ABD’nin menfaatleri, politikaları ve tezleri doğrultusunda kamuoyunu hipnotize etmek için vardır.
Kurulduğundan beri, bu böyledir. Özel Harp Dairesi’nden bile “dört yaş büyük” bir gazeteden söz ediyoruz!
Hıfzı Topuz’un “Türk Basın Tarihi” adlı kitabında (2003, Sayfa: 187) şu satırlar yazılıdır: “Hürriyet, her şeyden önce çok modern bir baskı makinesiyle işe başlamıştı. Sedat Simavi Hürriyet’in hazırlıklarını yaparken daha 1946’da Amerika’ya saatte 44 bin nüsha basabilecek bir rotatif ısmarlamıştır...”
1 Mayıs 1948’de, yani İsrail devletinin kuruluşundan iki hafta önce ilk sayısı yayınlanmış olan Hürriyet için “en az iki yıl öncesinden esaslı bir hazırlık yapıldığı” anlaşılıyor...
*
ABD’nin, Türkiye’deki Eski Rejim’i (Üst Yapı) İngiltere’den devraldığı tarih, 11 Haziran 1944’tür! Normandiya Çıkarması, 6 Haziran 1944’tedir! 2. Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren çıkarmadan söz ediyoruz. Bundan kısa bir süre önce 14 Nisan 1944’te ABD ve İngiltere ikilisi, Türkiye’den “Almanya’ya krom satmayı durdurmasını” istemiştir. 6 gün içinde bu talep yerine getirilmiştir. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür...
28 Mart 1949’da, Türkiye “İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke” oldu: Tanıma kararının altında İsmet İnönü’nün imzası vardı.
*
Hürriyet’in Amerika’ya o döneme göre “modern” rotatif siparişi verdiği yıl, Türkiye ile ABD arasında karşılıklı “radyo haberleşmesi hizmeti” kurulmuştu! (23 Haziran 1944)
CHP, baştan aşağı hileli 1946 seçimlerinde (21 Temmuz 1946) iktidara gelirken, 5 Ağustos 1946’da “dönemin derin baronlarının mutemet adamı” Recep Peker başbakanlığa atanmıştı. Peker Hükümeti, bir ay sonra “7 Eylül Kararları” ile Türk Lirası’nın değerini düşürdü. Devalüasyondan yirmi gün sonra 27 Eylül 1946 tarihinde Türkiye 47 milyon dolarlık bir iştirak hissesi ile Milletlerarası Para Sandığı’na (Sonradan IMF) kabul işlemlerini “tekemmül” ettirdi!
*
Derin Baronlar’ın Hürriyet’i, Türkiye’nin 2010’da IMF’ye “kapıyı göstermesinden” en fazla rahatsız olan gazete idi. Hürriyet’te mütemadiyen IMF “pazarlayan” ekonomi yazarları adeta hayata küstüler!
IMF’ye veda edilmesinden dolayı, başta Koç Ailesi olmak üzere İstanbul Sermayesi’nin paçaları tutuşmuştu...
2008 sonbaharındaki küresel krizin başlangıcında TÜSİAD, “Biran evvel IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalamazsak yandığımızın resmidir” yollu açıklamalar yapmıştı: Türkiye, küresel krizde ayakta kaldı, Altan Ailesi’nin Türkiye’ye yıllarca örnek gösterdiği AB üyesi Yunanistan ise yerle bir oldu. Euro Bölgesi’ni berhava eden küresel finans krizi Avrupa’yı “Hasta Adam” haline getirdi.
*
Küresel krizin temelinde, Amerikan piyasalarından kaçan “Arap Sermayesi” vardı! Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinden Türkiye’ye gelen para İstanbul’daki derin baronları o kadar rahatsız ediyordu ki, bu durumu Hürriyet’in birkaç yıl önceki “Suudi Kralı aleyhindeki” yayınlarından bile takip etmek mümkündü! Geçenlerde, Kral Abdullah’ın vefatını manşetinden “Altın sarayda oturup 48 uçakla seyahat ederdi” diye gören Hürriyet, vefatla alakalı haberlere iki sayfa birden ayırdı!
Arap Sermayesi, uzun yıllar boyunca ABD’ye “paslanırken” bu para akışını asla sorun yapmamış olan Ecnebi Hürriyet, son sekiz yıl itibarıyla Türkiye’ye yönelen Körfez Sermayesi’nden acayip rahatsız olmuştu!
Ecnebi Hürriyet’in son yıllarda yaşadığı en büyük bunalım, Ankara’nın Washington-Tel Aviv tandeminden bağımsızlaşmış olmasıdır!
*
Amerikan tezlerinin dublajcıları, Baronlar’ın Hürriyet’inde misyonları gereği “resmigeçit” yaparlar. Bazen bu bile yeterli görülmez, bizzat Amerikalılar sahne alır! Bu çerçevede, Cansu Çamlıbel’in “Pazartesi Röportajları” daha ziyade dikkat çeker.
İki gün önce işbu sahnede Center for American Progress’in “kıdemli araştırmacısı” ve “Türkiye Uzmanı!” Michael Werz boy gösterdi! Aynen, Hürriyet’teki şu Özel Harp Gazetecisi’nin sıkça yaptığı gibi “Türkiye’nin bölgede pek az dostu kaldı” hikâyesini anlatıyordu! Üstüne, “Beyaz Saray, Dışişleri ya da Pentagon’da kimse Türkiye’ye büyük bir iyilik yapmaya hazır değil” diyordu!
Karşısında ona “Aman, ne iyi” diyecek bir gazeteci yoktu!
ABD’nin bırakın sistematik “kötülüklerini, yaptığı sözde “iyiliklerin” de ne denli dehşetengiz sonuçları olduğunu gayet iyi biliyoruz!
Werz’in ABD-Türkiye ilişkileri için çizdiği “karamsar tablo” Türkiye için değil, ABD için ciddi bir sorundur. Müttefiklik, son dönemde sadece laftan ibarettir.
ABD’nin karşısında, artık eski “Gizli Sömürge”si değil; “eşit ilişki” konumunda, dayatmalara pabuç bırakmayan bağımsız bir devlet var!
(Yeni Şafak'tan)