'Davanın seyrini değiştirebilecek, bu noktaya gelmesini önleyebilecek bir eski Genelkurmay Başkanı ile bir eski Kara Kuvvetleri komutanı vardı. Ama bunu yapmadılar. İkisine de amca dediğim için utanıyorum. Ömür boyu da utanacağım...'
*
Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman, artık hiçbir zaman Tolga Örnek'in 'amcası' olamayacaklar!
Buna karşılık, iki generalin vaktiyle Balyoz darbe girişimini engelleyen komutanlar oldukları hakikati, Balyoz davasının karara bağlanmasıyla tescillenmiş bulunuyor.
*
Balyoz iddianamesi, Aytaç Yalman'ı darbe teşebbüsünü engelleyen komutan olarak tarif ediyordu.
Balyoz Davası sanıkları, Özkök ve Yalman'a öfkeli idiler.
Davada kararın açıklanmasıyla birlikte özellikle ulusalcı yazarların iki generale tepkileri zirveye çıktı.
Bu tepkiler veya suçlamalar hayli manidardır.
On yıl kadar önce, Ordu'daki mücadelenin saflarının aslında nasıl şekillenmiş olduğu, derin hesaplaşmanın hangi boyutta cereyan ettiği hususu artık iyice gün ışığına çıkıyor.
*
Özden Örnek'e ait günlüklerde Çetin Doğan'ın Aytaç Yalman'ı 'Hilmi Özkök'e muti olmakla (itaat etmekle) suçladığı' yazılıdır.
Aynı günlüklerde, Yalman'ın Özkök'e 'Ben olmasaydım seni parça parça edeceklerdi' dediğinden; Özkök'ün de bu sözleri tasdik ederek minnettarlığını ifade ettiğinden bahsediliyor.
Birinci Ordu ile Jandarma'nın birlikte hareket ederek darbeyi gerçekleştirmek istediği, buna Kara Kuvvetleri'nin karşı çıktığı, Özkök'ün yanında yer aldığı artık ayan beyan anlaşılıyor.
2002 Ağustos Şurası'nda, Org. Kıvrıkoğlu'nun çabasıyla, Edip Başer'in yerine Aytaç Yalman'ın KKK olarak atanmasının örtülü (asıl) nedeni de bu resmin içindedir.
*
Balyoz Darbe Planı, AK Parti hükümetinin kurulmasından bir ay sonra yani Aralık 2002'de hazırlanmıştı.
O dönemde Hilmi Özkök, hükümete posta koymadığı için, dahası 'demokrat olduğu için' kıyasıya eleştiriliyordu.
Tezkerenin reddedilmesindeki konumundan dolayı (geçmesinden yana gibi görünüyordu ama aslında ret cephesinde idi) Washington, Özkök'ü sorumlu tuttu.
Özkök, MGK'dan tezkere için tavsiye kararı çıkması için herhangi bir talepte bulunmamıştı!
Meclis'teki tezkere oylamasının hemen öncesinde Milliyet'te 'Asker Rahatsız' manşetini de hatırlıyoruz. O sözleri sarf eden komutan Aytaç Yalman'dı.
Hilmi Özkök, tezkerenin reddedilmesinden sonra Diyarbakır'a gitti ve 'Avrasya'da ileriki on yıllara uzanan çok önemli politik, ekonomik, sosyal ve askeri gelişmeler olacaktır. Yeniden yapılandırılacak bu coğrafyada, mesele artık hangi ülkeler topluluğu içinde yer alacağımızdır' diyerek ABD'ye 'aba altından sopa' gösterdi!
Bush'un savaşçısı Paul Wolfowitz, tezkerenin reddedilmesinden dolayı Genelkurmay Başkanı'nı suçlamıştı. (Mayıs 2003)
*
Balyoz Davası, darbe teşebbüsünü yargılamakla birlikte aslında bir 'Derin Devlet' davasıdır.
Tezkerenin neticesi, Ankara'daki 'derin kapılar ardında' patlayan devasa gelişmeleri tetiklemişti!
Tezkerenin reddedilmesinin, Baronlar Konseyi diye tarif ettiğimiz 'Üst Yapı'nın (ABD- NATO'ya bağlı, İsrail destekli) tasfiye edilmesini başlatan bir süreç olduğu hakikati, kamuoyunda hala daha bilinmiyor.
Dip dalgada kalan bu hayati gelişme, hem Balyoz darbe teşebbüsünün, hem de sonrasında gelen Sarıkız ve Ayışığı vs. gibi darbe girişimlerinin ayrıca şu ana dek hiç gün ışığına çıkmamış başka ciddi darbe girişimlerinin akamete uğramasında bire bir etkili olmuştur.
*
Balyoz Davası'ndan 18 yıl ceza alan 'Ulusalcı' kamuflajlı Ergin Saygun'un yeni çıkan kitabıyla icra ettiği son illüzyon gösterisi aslında 'Amerikancı' bir general olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz!
Saygun, Kasım 2006'da Hudson Enstitüsü'nün toplantısına katılan komutandır.
Zeyno Baran'ın 2006 Aralık ayı başında Newsweek'te yayınlanan '2007 Nisan ayında Türkiye'de darbe olma ihtimali yarı yarıya' başlıklı yazısında ismini vermediği üst düzey general Ergin Saygun'dan başkası değildir.
Bu durumda, 'Sanal Muhtıra: 27 Nisan' filmindeki 'esas oğlan'ın kim olduğunu tahmin etmek zor değildir!
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)