Süleyman Demirel, seçim vaatlerinde tartışmasız bir numara idi…  Yasaklar sonrası yeniden siyasete döndüğü 1991 seçimlerinde "kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim" sözü ile hafızalara kazınan Demirel, ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkarma sözü vermişti.  İktidara geldi, ancak vaatler havada kaldı.
Tansu Çiller'in vaatleri de ustası Demirel'i aratmamıştı.  1991 yılı seçimlerinin ardından DYP-SHP hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan Tansu Çiller, herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar vaat etti. 'Her mahallede yüz trilyoner olacak' dedi. Bunu her köylüye traktör sözü takip etti. Demirel sonrasında Başbakanlık koltuğuna oturdu ama verdiği sözleri yerine getirmedi.
Cem Uzan'ın 2002 seçimlerinde "Vallahi Mazot 1 Lira olacak" diye ettiği yemin de siyasi tarihimize geçen vaatlerden biri olmuştu.

CHP 2002 seçimlerine üniversiteye giriş sınavlarını kaldırma ve 1 milyon işsize iş sözü ile girmişti. Kemal Kılıçdaroğlu ise vaat yarışında Deniz Baykal'ı da geçmişti. 2011 Genel Seçimleri öncesi yoksul ailelere 600 TL maaş bağlayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu'nun "parayı nerden bulacaksın" sorusuna " Benim adım Kemal, ben bulurum" cevabı çok konuşulmuştu.

MHP lideri Devlet Bahçeli ise 1999 seçimlerinde "Apo'yu idam edeceğiz " vaadinde bulundu. Sandıktan ikinci parti olarak çıkan MHP, hükümet ortağı olmasına rağmen bu sözünü yerine getiremedi.

Yıl 2015 ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu seferki vaatlerinde tüm sorunları 4 yılda çözeceğini iddia ediyor. Yoksulluk bitecek, maaşlar artacak, emeklilere yılda 2 maaş ikramiye verilecek. Cek, cak, cuk… Bu sefer vaatlerini Noter’e onaylatan Kılıçdaroğlu yine dikkatleri çekmeyi başardı.

Peki kaynak? Diyor ki biz israfı önleyeceğiz. Peki, nasıl tasarruf yapacaksınız? Zaten emekliler için iki kalemde 60 milyona yakın bütçeyi patlatacaksın. Diğer vaatlerinle de bütçeyi tam takır yapacaksın. IMF’ye göz kırpıyor anlayacağınız.

Türkiye 2002 öncesi siyasetini Avrupa Birliği’ne, ekonomisini de İMF’ye teslim etmişti. Repo faizleri yüzde 1.700’lere çıkmış, bankalar ardı ardına batıyordu. Merkez Bankası, Birleşik Faizi yıllık yüzde 19.500’e dayanmıştı. Esnaf çaresizliğini anlatmak için Bülent Ecevit’in gözleri önünde yazar kasasını fırlatıyordu. Memur maaşlarının nasıl ödeneceği tartışılıyordu. Koalisyon Hükümeti, ekonomik buhrandan çıkmak için IMF’den 5 milyar dolar faizli borç için adeta yalvarıyordu.

 

Dönemin koalisyon hükümeti ise, üniversitelere türbanlı kızların alınmaması, 12 yaşından küçük çocukların kuran öğrenmemesi için kanunlar çıkararak milletle savaşmayı seçmişti.

 

“Kamu alanı” söylemi ile inançlı insanlar devlet tarafından dışlanıyordu. Başörtülü anneler asker oğullarının yemin törenlerine dahi alınmıyordu. Şehit cenazeleri ise durmak bilmiyordu.  Enflasyon yüzde 70’lerde seyrediyordu.  

 

O dönem batık banka rekoru kırıldı. Bankalar hortumlanmış, demokrasinin ise sadece adı vardı. Başbakan dahil herkes askerden korkar vaziyette emir bekler durumdaydı. Bakanlar kurulu dahi bazen 2 ay toplanamıyordu.  

 

2002 yılının Kasım ayı ile 2015 yılının Şubat ayı arasında geçen yaklaşık 13 yılda ekonomi, sağlık, eğitim, ulaştırma ve demokratikleşme gibi alanlarda önemli icraatlar gerçekleştirildi. Bu yatırımları ve yaşama dair demokratikleşmeyi gören vatandaşlar da Ak Parti’ye desteğini her seçimde daha da artırdı. Türkiye’nin hayalleri bir bir gerçekleşmeye başladı. Marmara denizinin dibinden geçen “Marmaray” metrosu ülkenin gururu oldu. İstanbul’a dünyanın en büyük havaalanı yapımı için çalışmaların başlaması birçok ülkeyi kıskandırmaya yetti.  Ordu’da denizin üzerine yapılan Havaalanı da başarılı yatırımların bir örneğini oluşturuyordu. Duble yollar, tüneller insanımızın hayatını kolaylaştırdı. Millet hizmeti yaşayarak görmeye başladı.

 

1969 yılından bu yana Türkiye en düşük enflasyonu Ak Parti icraatları ile gördü. 2002'de 26,8 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervi, bugün 130 milyar 529 milyon dolara yükseldi.

2002 yılında 230 milyar dolar milli gelirle dünyanın 26'ncı büyük ekonomisi olan Türkiye, bu yıl Dünya Bankası'nın satın alma gücü paritesine (PPP) göre yaptığı hesaplamalara göre, Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) 1 trilyon 315 milyar dolara ulaştı.

2002'de 3 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelir de 3 kat artışla 10 bin doları aştı.

2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşı, 5 kattan fazla artışla bugün 2 bin 114 TL'ye yükseldi. 

 

Tüm bu kaynakları hesapsız ve kitapsız vaatlerle dağıtmak kolaydır. Esas olan projeler ve üretimlerle ülkeyi nasıl kalkındıracağını anlatana bakmak gerek.