Seçilmişler kendilerini seçenlerle yabancılaştığı oranda temsili demokrasi derin yara alır.

Yıllardır bu bağlamda Kıbrıs Türk demokrasisi kan kaybetmektedir.

Küçücük ülkemizde iktidar unsurları kendi dünyalarını şekillendirirken, dar çıkar gruplarıyla etraflarında oluşturdukları kale gibi duvarlarla vekili oldukları halktan kopmaktadırlar.

Kendi dünyalarında her şey, varoluşlarını sürdürme üzerine kurulmuştur.

Ancak bir türlü kabullenemedikleri bir gerçek, çıkara dayalı düzenlerin ezeli ve ebedi olamadığıdır.

 

 

Önce haberi okuyalım...

“...Güney Kıbrıs’ın aldığı ekonomik önlemler çerçevesinde Rum milletvekillerinin de maaşlarında kesintiler olacağı haber verildi.
Haravgi Gazetesi’ne göre Meclis Başkanı Yannakis Omiru, milletvekillerinin maaşlarında kesinti yapılmadığına dair basında çıkan haberler ve eleştiriler üzerine dün yaptığı açıklamada, 2014 yılında milletvekillerinin net maaşlarındaki kesintinin 2010 yılına göre yüzde 28 olacağını vurguladı.
2010 yılında milletvekillerinin net maaşının 5 bin 903 Euro olduğu; yasalaşan kesintilerle 2013’te 4 bin 302 Euro ve 2014 yılında da 4 bin 244 Euro’ya düşmesinin beklendiği bilgisini veren Omiru, milletvekillerinin maaşlarının, kamu sektöründeki tüm çalışanlarının maaşları gibi azaltıldığını belirtti.”

***

Güney Kıbrıs’ta ekonomide çok ciddi sorunlar yaşandığı gerçek.

Yalın tanımlamayla krizin en önemli kaynağı, tasarrufların Yunan bankalarında batması.

Çok iyi biliyorlar ki krizden çıkış için tüm toplum kesimlerinin, ekonomik anlamda tüm sektörlerin elini taşın altına koyması, özveriyse herkesin özveride bulunması gerekiyor.

***

Anımsayın bizde de bazı tasarruflar gündeme geldiği zaman siyasilerin yani Başbakan’ın, bakanların, milletvekillerinin de o tasarruf operasyonunun içinde olacağı seslendirilmişti.

UBP Hükümeti, gözüne öncelikle emeklileri kestirmiş, yazılı güvenceye rağmen emeklilerin maaşlarında vergi kesilmesi adımı atılmıştı.

Anayasa’ya aykırı yapılan yasal düzenleme yargıdan geri döndü.

Tabii yargı huzurunda verilen, “Yargı emekliler lehine karar verirse kesintiler iade edilecek” sözü de UBP Hükümeti’nin öteki sözleri kadar geçerli oldu.

Emekliler hala kesintilerin iadesini bekliyor.

***

İşte o dönemde Maliye Bakanı Ersin Tatar’a, “Siyasilerin maaşlarından da kesinti yapılacağını söylemiştiniz, ne oldu?” diye sorduğum zaman yanıtı, “Milletvekili arkadaşlar kabul etmiyor” olmuştu.

Tabii doğal olarak akla bir soru geliyor...

“Emeklilerin maaşlarından vergi yoluyla kesinti iradesini ortaya koymadan emeklilere sormuş muydunuz?”

***

Asla politikacı düşmanlığı yapmam.

Politikacı düşmanlığı bir yerden sonra demokrasi düşmanlığını çağrıştırır.

Ancak demokrasiye ve politikaya değer verişimiz söz konusuysa yanlışları mutlaka dile getirmemiz gerekir.

***

Kıbrıslı Türk insanı Rum tarafından iyi örneklere karşılık bizim tarafta yanlışta ısrar edildiği zaman Kıbrıs ağzıyla ne der?

“Urum gadar olamadıg!!!”

Rum tarafından iktidar, muhalefet, sivil toplum örgütleri, sendikalar kısaca tüm kesimlerin durumun ciddiyetinin farkındadır.

Başkan Dimitris Hristofyas, komünist bir liderdir.

Partisi AKEL de komünist partidir.

Ekonomik krizden çıkış yolundan faturanın ağırlıkla çalışanlara kesilmemesi için azami çaba içindedirler.

...Ve Rum siyasiler, vekiller, “Bizim düğün, vaftiz giderlerimiz çoktur. Bu nedenle maaşlarımızdan kesinti yapmayın” demedi.

Kademeli olarak iki yıl içinde maaşlarında aylık 1659 EURO azalma olacak.

***

Güney’de siyasiler, kendilerini tasarruf operasyonunun dışında tutmayarak karar alanlarının çapını büyüttü.

Çıkıp sokağa sorun...

Bizim insanımızın kaçta kaçı bizim siyasilerden böyle bir davranış bekler...

Beklemezler.

Halkın siyasilerden, toplumun bütünüyle barışık davranış beklememesinin kaynağı siyasilerin, özellikle iktidarın parçası siyasilerin topluma yansıttıkları görüntüdür...

***

Seçilmişler kendilerini seçenlerle yabancılaştığı oranda temsili demokrasi derin yara alır.

Yıllardır bu bağlamda Kıbrıs Türk demokrasisi kan kaybetmektedir.

Küçücük ülkemizde iktidar unsurları kendi dünyalarını şekillendirirken, dar çıkar gruplarıyla etraflarında oluşturdukları kale gibi duvarlarla vekili oldukları halktan kopmaktadırlar.

Kendi dünyalarında her şey, varoluşlarını sürdürme üzerine kurulmuştur.

Ancak bir türlü kabullenemedikleri bir gerçek, çıkara dayalı düzenlerin ezeli ve ebedi olamadığıdır.

Özellikle UBP’de durum bu bakış açısıyla en çarpıcı örnekler bakımından çok zengindir.

***

Başbakan İrsen Küçük’e bu noktada, yazının akışına uyumunu da sorgulayarak seslenmek isterim.

Geçenlerde Bandabuliya’da Kasap Ahmet Mağusalı ile konuştum.

Ahmet Mağusalı altmış senedir, çarşıdadır.

Çocukluk arkadaşlarını, okul arkadaşlarını unutmadı.

Espri ile karışık “Seni Meclis’e yollayalım” dedim.

Ahmet Mağusalı, bunun üzerine, “Allah göstermesin... Beni yollayacaksanız salhaneye yollayın. Salhanenin kokusu politikanın kokusundan bin kat güzeldir” dedi.

“İrsen Küçük’le ilgili düşüncen nedir?” diye sordum “ İrsen Küçük tamamdır. Bana benzer” deyince, “Ne demek sana benzer?” diye ikinci bir sordum. Devem edip şunları seslendirdi: “İrsen Küçük asil aileden gelmektedir. Malı mülkü çok. Paraya pula ihtiyacı yok. Ama nasıl ki emekli aylığıma rağmen ben çarşıya gelip kasap dükkanımda etin, kanın kokusunu almak isterim, İrsen Küçük de o koltuğa alıştı. Vazgeçemiyor.”

***

İrsen Küçük’ü yakından izliyorum.

Aslında UBP’de yaşananları izliyorum.

Dün gazetede Başaran Düzgün’e dedim ki: “UBP Genel Başkanlık yarışında yaşanan sürekçe kaybeden İrsen Küçük olursa, etrafındakilerin ihanet ve döneklik yeteneğinin ne kadar yüksek olduğunu görecek. Ve o gün nasıl tepki koyacağını merak ediyorum.”

***

Normal koşullarda, siyaset etiğinin geçerli olduğu ülkelerde bizdeki rezillikler yaşanmaz, yaşanmasına izin verilmez. Yazıma Güney’den bir örnekle başlamıştım. Yazımın akışında bizdeki duruma dokundum.

Politika bizde alışılmış rezilliklerden kurtulmadığı sürece bırakın politikacıların kayıplarını, ülke ve Kıbrıslı Türkler kaybedecek.

 

Günün sözü:

 

Önderin örnek olamadığı yerde, özveri çok zor olur.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)