Otuz sene geriye gitmeye niyetim yok.
Hatta yirmi yıl geriye de gitmeyeceğim.
2002’yi esas alarak, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’de yıllara göre meslek gruplarının ve kamuda önemli görev yapanların maaşları mukayeseli olarak yayımlansın.
Ağızlar sussun rakamlar konuşsun.


Özellikle gençler, maaşların başlangıcını aşağıya da çeken maaş düzenlemeleriyle ilgili “GÖÇ YASASI” dediği zaman en doğru tanımlamayı yapmışlardı.
Yıllardır dar ve sabit gelirliler artış yüzü görmedi.
Maaşlar kağıt üzerinde sabit kaldı.
Ancak maaşların eli kolu bağlanırken, her türlü hizmet ve ürün ipini koparmış azgın at gibi alıp başını gitti.
Maaşlar sabit kaldıktan sonra sadece akaryakıta yapılan zamlar, dar ve sabit gelirlinin ciddi anlamda fakirleşmesine yetti.

***
Yıllarca Kıbrıslı Türk çalışanların maaşları Türkiye’deki denklerinden fazlaydı.
Bu nerden geliyordu?
En zor dönemde bile Kıbrıslı Türklerin maaş ve ücretleri Kıbrıslı Rumlarla kıyaslandı.
Yavaş yavaş o mukayese terk edildi…
Yine kıyasın öteki tarafı oldu.
Neresi?
Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusu...
***
Parlak lafları boş verin...
İnsanlar ellerini ceplerine soktuğu zaman, avuçlarına kaç para geliyor?
Avucuna aldığı parayla çarşıya çıktığı zaman neler alabiliyor?
Örneğin yılın başında arabasının deposunu kaç TL’ye doldururdu?
Yılın sonunda kaç TL’ye doldurdu?

***
2002, Türkiye’de milat kabul edilir?
AKP iktidarının başlangıcıdır 2002.
On bir yıl geride kalırken AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, göğsünü gere gere çalışan ve emeklilerin nereden nereye getirildiğini anlatır.
Göğsünü gere gere bunu yapmakta Erdoğan haklı.
***
Gelin 2002’yi Kıbrıslı Türkler açısından da milat kabul edelim.
Annan Planı vesile oldu Kuzeyde emlak sektöründe patlama oldu.
O patlama döneminde piyasa hareketlendi.
Devletin yerel gelirleri artarken çalışanları gelirleri de arttı.
Nisan yağmuru gibi kısa sürdü o dönem.
CTP’nin hükümetteki son dönemlerinden başlayarak kemerlerin sıkılması istendi.
Türkiye, kemerleri sıkın dedi.
Eli mahkum sıktık.

***
2009’da UBP hükümete gelirken pembe vaatlerde bulundu.
Hem de yazılı olarak.
Seçimler yapıldı.
UBP tek başına hükümeti kuracak sayıyı elde etti.
Derviş Eroğlu’nun başbakanlığında UBP Hükümeti kuruldu.
Sendikalara verilen güvenceler neyse, tam tersi yapıldı.
Hayat pahalılığı uygulaması devam edilecek, dendi.
Vazgeçildi.
Hayat Pahalılığının, dondurulması, çalışanların pahalılık canavarı karşısında eli kolu bağlandıktan sonra tecavüze uğramasından ne farkı var?
Maaş ve ücretler mum gibi eridi.
***
Türkiye Başbakanı Erdoğan, dönemin başbakanımız İrsen Küçük’e basının önünde, “Maaşın ne kadar?” diye sormuş, Küçük de, “Yedi buçuk, sekiz efendim!” diye yanıtlamıştı.
O günden sonra bizim UBP Hükümeti, maaşları budama makasını elinden düşürmedi.
Ekonomik protokoller, Kıbrıslı Türklerin, kendi kendine yetmesi adı altında fakirleşme paketleri oldu.
75 milyonluk Türkiye’de refah düzeyin yukarı doğru seyrederken adada yaşamak için direnen 150 dolayında Kıbrıslı Türk’ün refah düzeyi adaya gelenler ve gelenlerin geldikleri yörelerle eşitlenmesi için aşağıya çekildi.
Allah aşkına kimse aksini söylemesin.
Aksini söyleyenlerden kimsenin söyledikleri inandırıcı olamaz.
***
Otuz seneye geriye gitmeye niyetim yok.
Hatta yirmi yıl geriye de gitmeyeceğim.
2002’yi esas alarak, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’de yıllara göre meslek gruplarının ve kamuda önemli görev yapanların maaşları mukayeseli olarak yayımlansın.
Ağızlar sussun rakamlar konuşsun.
***
Yenidüzen dün mevcut durumu mukayeseli olarak ön sayfada yayımladı.
Çok da iyi yaptı.
Okumayanlar için başlangıç maaşlarını paylaşayım.
Lise Hizmet Sınıfı... Bizde 1626, Türkiye’de 2041 TL.
Üniversite Hizmet Sınıfı... Bizde 1823, Türkiye’de 3522 TL.
Öğretmen... Bizde 2022, Türkiye’de 2469 TL.
Uzman Doktor... Bizde 3648, Türkiye’de 4043 TL.
Polis (er)... Bizde 1900, Türkiye’de 2784 TL.
Müsteşar... Bizde 5377, Türkiye’de 7694 TL.
Daire Müdürü... Bizde 4454, Türkiye’de 6736 TL.
***
Refah düzeyiyle bağlantılı, açlık sınırı tanımlaması kullanılır. Kuzey Kıbrıs’ta maaş ve ücretlerin sistematik bir şekilde eritilmesini, insanları korku sınırına taşıma olarak görüyorum. Refah düzeyi yüksek insanlar kaybetme korkusunun uzağındadır da. Ancak işsizlik tarihin en kötü dönemini yaşarken insanlar, maaşları düşük tutularak korku sınırında gezdiriliyor.
Bu durum bir an önce düzelmezse, korku sınırı psikolojisi yaşamın hemen hemen tüm alanlarını etkileyecek.

***
Bu konuda en başta UBP olmak üzere tüm partilerin net görüşünü duymak istiyoruz.

Günün sözü:

Çalışanın maaşına göz diken, emeğe saygıdan söz edemez.



(Havadis'ten)