TESAM Ekonomik Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından, bu yaz organize edilen “IV. Türk Dünyası Yaz Okulu”, 5 ağustos tarihinde başladı.
30 ağustos tarihine kadar devam edecek olan programda, alanında uzman akademisyenler, araştırmacılar, uzmanlar, emekli diplomatlar ve siyasetçiler konuşmalar yapacaklar. Gençlere ve katılımcılara, on yıllarca elde ettikleri bilgi, tecrübe, gözlem, deneyim ve yorumlarını sunacaklar.

Türk Dünyası başta olmak üzere, dünyadaki gelişmeleri takip etmek, anlamak ve anlamlandırmak isteyenler için TESAM’ın, Türk Dünyası Yaz Okulu, etkinliği  büyük bir imkândır.

Program çerçevesinde, naçizane ben de, “Avrupa Türkleri: Kurumsal ve Kültürel Bellek” başlığı taşıyan bir sunum yaptım. Konuşma metni, diğer konuşmacıların sunumlarıyla birlikte, bir rapor halinde yayınlanacaktır. Ancak, burada kısaca konuşmanın içeriğinden daha ziyade, ikinci bölümünü oluşturan, soru cevap bölümünden birkaç örnek vermek istiyorum.

Katılımcılar, yarım saat sonra, birbirinden değerli sorular yönelttiler.
Bu soruların başında, “Bugün Avrupa’da bir Türk diasporasından bahsedebilir miyiz?” sorusu geldi. Cevabım özetle şu şekilde oldu: “Her ne kadar tartışmalı olsa da ve kendi ayakları üzerinde tam olarak durma sürecine ulaşmasa da, bugün Avrupa’da bir Türk diasporasının varlığından bahsedebiliriz. Diaspora, kavram olarak, literatürde kullanıldığı ilk dönemlere göre, günümüzde göçmenleri, mültecileri de içine alan bir tanıma sahip oldu. Artık, sosyal bilimciler, karar vericiler, hangi sebepten dolayı, bir başka ülkeye göç eden ve geldiği ülkeyle ilişkisini devam ettiren toplulukları, diaspora olarak görmektedirler. Ayrıca, diaspora kavramının en belirgin ve baskın özelliği, ‘aidiyet’ duygusudur. İnsanlar, hangi ülkeye veya topluluğa aidiyet duyarlarsa, oranın diasporası olarak görülmektedirler. Buradan hareket edilirse, geçtiğimiz ay Almanya’da oynanan UEFA Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, Avrupa’daki Türklerin, Türkiye’ye nasıl aidiyet duydukları, çok somut bir şekilde görülmüştür. Dolayısıyla, bugün Avrupa Türk diasporasının varlığından söz edebiliriz”.

Bir başka soru ise, “Avrupa’daki Türkler ekonomik güçlerini, siyaset ve sosyal güce dönüştürebildiler mi” şeklindeydi. Bu soruya cevabım da şöyle oldu: “Bu soruya evet demeyi çok isterdim. Ancak, Avrupa’daki Türkler ve hassaten Avrupalı Türk girişimciler, ekonomik güçlerini siyaset ve sosyal alanda bir başarıya dönüştüremediler. Ancak, bu durum böyle devam etmez. Yeni nesil Türkler, sahip oldukları sermayeden oluşturacakları fonlarla, dünyada örnekleri olan diğer toplumların diasporaları gibi, içinde yaşadıkları ülkede etkin olan Türk kökenli siyaset ve sosyal kurumlarını destekleyeceklerdir. Günümüzde, sermaye sahibi Türk girişimciler, bu işleri kendileri yapmayı ve yaptırmayı deniyorlar. Kısmen başarılı olsalar da, bunun yolu, işi bileni, seveni ve alanında uzman olanı desteklemektir. İşte, o zaman, kendi ayakları üstünde duran, içinde yaşadığı ülkenin karar vericileri ile aidiyet duyduğu ülkenin siyasetçilerini etkileyen bir Türk diasporası oluşur.
Kısaca, ekonomik güç, siyaset ve sosyal alanda da etkisini göstermelidir”.

Sorular arasında, bir de beyin göçü ile ilgili bir soru yer aldı. On beş yıl önce, Avrupa’nın farklı ülkelerinden, farklı alanlarda uzman Türkler, -ki aralarında akademisyenler de vardı-, Türkiye’ye gelerek, ülkelerinin kalkınmasına destek vermeyi istemişlerdi.
Türkevi Araştırmalar Merkezi, bu süreçte, Türkiye’ye dönüş yapanlarla ilgili bir anket çalışması yapmış ve kitap olarak yayınlamıştı. Ancak, o yıllarda Türkiye’ye geri dönenlerin büyük bölümü, çok farklı nedenlerden dolayı, geldikleri Avrupa ülkelerine tekrar geri döndüler. Şimdi de, Avrupa’ya bir beyin göçü yaşanmaktadır. Avrupa’nın 2050 yılına kadar, kalifiyeli insan gücüne ihtiyacı var. Her ne kadar, bugün Avrupa ülkelerinde mültecilerle, göçmenler bir tutulup, göç karşıtı eylemler yapılsa da, Avrupa iş gücü açığını dışarıdan karşılayacaktır. Bu durum, Avrupa’da iç siyasete alet edilirken, göç ve mülteciler gelecek on yıllarda da dünya gündemini tayin etmeye devam edecektir.

TESAM’ın IV. Türk Dünyası Yaz Okulu programında, bu ve benzeri onlarca soruyla, , keyifli, interaktif, katılımcı ve bir o kadar da verimli bir ders yapmış olduk.

Veyis Güngör
8 Ağustos 2024