TÜBA konusundaki sıkıntı, kapalı ve oligarşik bir yapı haline gelmiş olmasıydı. Bunu değiştirmek için hükümetin çıkardığı Kanun Hükmünde Kararname de ‘siyasallaşma’ kaygısı yaratmıştı: Kararnameye göre TÜBA üyelerinin üçte biri yine TÜBA kökenli olacak, ama üçte birini TÜBİTAK, üçte birini YÖK seçecekti... YÖK ve TÜBİTAK hükümetle ilişkili olduğu için siyasallaşma kaygısı doğmuştu.
Geçen hafta Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’le bir sohbetim oldu. Konuyu sordum. Önce ‘eski TÜBA’nın nasıl kapalı bir kulüp haline geldiğini anlattı:
- Kanuna göre Türkiye’deki profesör sayısının yüzde 2’si, yani 300’e kadar TÜBA’ya asli üye seçebilirlerdi. Halbuki üye sayısı 82’de kalmıştı! Genç bilim adamlarını teşvik etmek için 900 asosiye üye seçebilirlerdi ama bu da sadece 17’de kalmıştı!
Çünkü TÜBA geniş bir havuzdan üye seçmeyip, kendisinin belirlediği sınırlı sayıdaki adaylardan yine kendisi üye seçmekteydi. Bunu aşmak için TÜBİTAK ve YÖK’ün de üye seçmesi düşünülmüştü...
Yeni TÜBA
Şimdi, TÜBA Başkanı Prof. Yücel Kanpolat bakanlığa bir “taslak” önerdi. Taslağın 5. maddesinde TÜBA üyelerinin geniş bir havuzdan seçilmesi ilkesi benimseniyor: YÖK ve TÜBİTAK’ın doğrudan üye seçmeyip aday seçmesi öngörülüyor. O adaylar arasından TÜBA kendi üyelerini seçecek.
Böylece TÜBA “kendi üyelerini seçen akademi” niteliğini koruyacak, ama şu üç kaynağın önereceği geniş bir aday havuzundan seçerek yapacak bunu:
- TÜBA’nın asli üyeleri, şeref üyeleri ve uluslararası üyelerinin göstereceği adaylar...
- TÜBİTAK’ın göstereceği adaylar...
- YÖK’ün göstereceği adaylar...
Peki TÜBA Başkanı nasıl seçilecek? Prof. Kanpolat’ın modelinde de TÜBA’nın göstereceği üç adaydan biri başbakan tarafından atanıyor.
Bakan Nihat Ergün’ün düğümü çözen sözleri şöyle:
- Prof. Kanpolat’ın önerdiği modeli olumlu buluyorum. Bizim amacımız TÜBA’yı siyasallaştırmak değil, üyelerin kaynak çeşitliliğini sağlamaktı. Kararname Meclis’te görüşülürken bu yönde değişiklik yapabiliriz.
Diyalog daima iyidir
Bu gelişmeye sevindim. Çünkü kurumlarla hükümet arasında iyi niyetli diyalog olursa sağlıklı çözümler üretilebileceğine çok iyi bir örnektir. Hükümet dayatsaydı... ‘Protestocu’ TÜBA üyeleri ‘mücadele’ye devam etseydi... Türkiye için iyi olmazdı.
İktidar her konuda diyalog ve ‘işlevsellikte uzlaşma’ yolunu seçmelidir. Nihat Ergün’ü bu bakımdan kutluyorum.
Ergün, Batı ülkelerinde kariyer yapan bilim insanlarımızı tespit etmek, Türkiye’de çalışma alanları açmak, var olan alanları anlatıp onları getirmek için bir proje hazırlıyor. “Beyin göçünü Türkiye’ye çevirmeliyiz” dedi.
Bu güzel proje bilim camiasıyla hükümetin diyaloğuna bağlıdır. İyi örnek TÜBA’da ulaşılan çözümdür.
İslamcılıktan muhafazakârlığa
Sayın Ergün’le “İslamcılıktan pratik muhafazakârlığa dönüş”ü de konuştuk. Başka bir gün yazacağım. Şu sözleri son derece önemlidir:
- Milli Görüş’te iken Filipin ve Keşmir Müslümanlarının sorunlarını iyi bilirdik, mahallemizin su, elektrik, kanalizasyon, imar sorunlarına o kadar ilgi duymazdık. Belediyeler, ayaklarımızın yere basması için okul oldu. Benim değişmem Derince Belediye Başkanlığım dönemimde başladı.
Yüzyıl önce sosyolog Max Weber böyle olacağını yazmıştı nitekim... Ayrı bir yazı konusu...