Başbakan, Kemal Kılıçdaroğlu ile beni böyle tarif etti:

Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş...”

*

Bir laf daha vardır:

Tencere dibin kara...

*

Bu arada gazeteye ve eve tencere ziyaretleri başladı...

Eş, dost, sevenler...

Daha kapıdan girerken Geçmiş olsun diyorlar:

Tencere demesi yani olacak gibi değil...

Ben ise oturup onlara yuvarlanan tencere ve kapağıüzerine uzun felsefi bir konuşma yapıyorum...

Bu konuda fikirlerini söylüyorlar...

Fazla uzun konuşan olursa dinleniyoruzanlamında parmağımla tavanı gösteriyorum...

Sessizlik çöküyor...

*

Merak da var:

Peki, sen hangisisin?..

Bu kez onu tartışıyoruz; tencere miyim, kapağı mı?..

Herkes fikrini söylüyor:

Ya kendisi neymiş?..”

Kim?..

“........!”

Tavana bakıyoruz...

*

Tencere tava...

Üç beş kişi kaldık dışarıda...

Okurlarımızdan başka hiç kimsemiz yok...

Gazeteler, televizyonlar, meslektaşlarımız...

Cemiyetimiz bile geçiştirip de savunmaz oldu bizi...

Ülkenin başbakanı bir yazar için Kaleminden pislik damlıyor diyor... Arkasından yardımcısı Ağzından lağım akıyor diye ekliyor... O kaleme törenle Basın Özgürlüğü Onur Ödülü veren TGCden ses çıkmadı, çıkmıyor...

Elin Reuters Ajansına düştü iş...

Reuters, Türkiyede 100 gazetecinin hapiste olduğunu hatırlatıp bir hayvan hikâyesinden dolayı Türkiyede Başbakan ve generaller La Fontaineden şikâyetçi oldularşeklinde bir haber geçti dünyaya...

*

Yazının burasında savcılıktan çağırdılar...

Genelkurmay Başkanlığı suç duyurusunda bulunmuş... Birazdan savcıya ifade vermeye gideceğim...

Yazımı bitireyim de...

La Fontaine ifadeye gelemeyecek...

(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)