UBP’deki hesaplaşmada İrsen Küçük kanadı, Eroğlu Hanedanlığı’na karşı mücadele ediyormuş.

Şu veya bu biçimde Eroğlu da sahada olduğuna göre kozlarını paylaşacaklar…

Paylaşsınlar da...

Ancak UBP içi hesaplaşmada da UBP içi güçler etkili ve belirleyici olacak.

İster Kaşif ister Küçük için kimse dıştan müdahale etmeyecek.

Kaşif’le birlikte Eroğlu da tertiplenecekse bunu İrsen Küçük’le birlikte hareket eden UBP’liler yapacak.

Benim anlatmaya çalıştığım ve bir türlü anlatamadığım ya da anlamak istenmeyen budur.

 

 

Hiç ama hiç kuşkum yok...

Bu ülkenin siyasetçisine hak ettiğinde çok fazla önem veriyoruz.

Halbuki canımızı yemeye değmez.

***

Tamam be gardaş, bizim demokrasi yarı buçuk demokrasidir.

Daha iyi olsun diye canımızı yeyip uğraşmayı denerik...

Ama olmuyor.

Bir söz var çektin gelmedi, ittin gitmedi, bırak nereye giderse gitsin.

Bunu da söyleyemiyoruz.

***

Sporun her dalında dıştan müdahale, oyunun kurallarına uymaz.

Futbolda oyun oynanırken sahada iki takım oyuncuları, hakemler ve bir top bulunur.

Eğer oyun alanına birileri girer, ya da sahada birden fazla top olursa hakem oyunu durdurur.

Dıştan oyun alanına girenler ya da atılan cisimler dışarı gönderilir ve oyun yeniden başlar.

***

Onun bunun söylediklerini boş verin...

Biz toplum olarak hasta bir toplumuz.

Büyük lafları bir kenara bırakın, bizi hallettiler ve sonuçta toplumun kendine özgüveni kalmadı.

Özgüven yoksunluğunun olduğu yerde her türlü dış müdahale, coşkuyla, tezahüratla, törenle karşılanır.

***

Sıkışan herkes kurtarıcısını arar.

Kurtarıcı olmadan kendini kurtaracağına asla inanmaz.

Bu durumda en yetenekli olan, kurtarıcısını en erken ve en doğru şekilde bulandır.

“Nedir bu Hasan Hastürer’in yazdığı?” demeyin.

Biraz düşünün, biraz etrafınıza bakınız, ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.

***

İlkokul öğretmeni kökenliyim.

İlkokul öğretmeninin başarısı dersi başarıyla anlatmasıyla ortaya çıkmaz.

İlkokul öğretmeni, dersi anlattıktan sonra öğrencilerinin ne kadar anladığını bircik bircik kontrol eder.

Anlamayan çocuk varsa, ders başarıyla anlatılmamıştır.

İlkokul öğretmeninin “Ben anlattım, dinleyip de anlasaydı” deme hakkı yok.

İlkokul öğretmenlik günlerimin alışkanlığıyla herhangi bir iletişimde, karşımdakine kendimi anlatamadımsa öncelikle kendimi sorgularım.

“Demek ki iyi anlatamamışım” derim.

Bir kez daha derler toparlar, sonra yine anlatırım.

Sonuç alana kadar da bunu sürdürürüm.

***

UBP’deki genel başkanlık konusuna hak edilenden fazla değer verdiğimin farkındayım.

Aslında benim önem verdiğim UBP’deki genel başkanlık yarışı değil, kaderimizde söz sahibi olan partideki demokrasi sorunudur.

Kendi içinde bu kadar kısır bir çekişme yaşayıp, demokrasiden sıfırın altında eksi puan alanların ülke demokrasisine katkısı ne olabilir ki?

Bu gaile, bu endişe ile yazdım...

Bu gaile, bu endişe ile konuştum, nefes tükettim.

Bir işe yaradı mı?

Yaramadı.

Çünkü benim yazdıklarımı okumak, benim söylediklerimi dinlemek taraf olanların işine gelmiyor ki...

***

Bu satırların yazarı olarak her türlü dıştan müdahaleye karşıyım.

Zamanında kendi dünya görüşüme yakın olanlara destek adı altında yapılan dış müdahalelerden de rahatsızlık duyduğumu yakın çevrem çok iyi bilir.

Yanlış anlama olmasın... Annan Planı referandum döneminde Türkiye’deki iktidarla EVET yönündeki ortak çalışmayı müdahale görmedim.

Çünkü Kıbrıs sorununun çözümü bizler kadar Türkiye için de gereklidir.

Kıbrıs sorunu dışında, genel seçim döneminde dünya görüşü örtüşen partilerin evrensel dayanışma anlayışıyla yakınlığını da ters karşılamam.

Ama Türkiye ile KKTC arasındaki yakınlığın özellikleri nedeniyle Ankara’daki iktidar partisinin Kuzey Kıbrıs’a yaklaşımlarının müdahale çemberine düşmemesine özen gösterilmesi gerekir.

***

Kuzey Kıbrıs’ta 1974’ten sonra oluşan bir statüko var.

Bu statüko yıkılması gereken bir yapıdır.

Bunun içinde hanedanlıklar varsa onlar da yerle bir edilmelidir.

Bunu kim yapacak?

Kendi yapımızın etkin unsurları, dinamikleri yapacak.

Bir gartodan da aşağıda olan demokrasimiz içinde bunu başarmamız mümkün mü?

Şu an mümkün değilse, mümkün düzeye getirmek için ne gerekirse yapalım.

Yazdıklarım, söylediklerim neredeyse tümüyle kayıt altındadır.

Yapanların yanında kalmasın...

Yapanların yanına kalmasın...

Yapanların yanına kalmasın...

Yapan her kimse yanına kalmayacak.

İktidara her gelen parti, kendinden öncesinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkaracağını söyler...

Söylenmesine söylenir ama iş uygulamaya geldiği zaman sünnetçi korkutmasından öteye geçeni görmedik.

***

UBP’deki hesaplaşmada İrsen Küçük kanadı,  Eroğlu Hanedanlığı’na karşı mücadele ediyormuş.

Şu veya bu biçimde Eroğlu da sahada olduğuna göre kozlarını paylaşacaklar…

Paylaşsınlar da...

Ancak UBP içi hesaplaşmada da UBP içi güçler etkili ve belirleyici olacak.

İster Kaşif ister Küçük için, kimse dıştan müdahale etmeyecek.

Kaşif’le birlikte Eroğlu da tertiplenecekse bunu İrsen Küçük’le birlikte hareket eden UBP’liler yapacak. Devletin kurumsal yapılarına düşen görevler varsa onlar da görevlerini yapsın.

Benim anlatmaya çalıştığım ve bir türlü anlatamadığım ya da anlamak istenmeyen budur.

***

Ben dövüşmek zorunda kaldığımla dövüşürüm... Yenmek için de elimden geleni yaparım. Yenemeyeceğimi görürsem, birilerini çağırıp benim adıma karşımdaki dövmelerini asla istemem.

 

 

Günün sözü:

 

Ödenmeyen hesap, silinmez.


(Havadis gazetesinden alınmıştır)