Bizim nesilde, gece hayatını bilmeyen yoktur.
İçkinin limiti aşıldığında, çok nadirdir insanın eşi dostu veya mekan sahibi müdahale etsin, genellikle durumun ciddiyeti, rezillik çıktığında anlaşılır.
Hani eskiler der ya içki her kötülüğün anasıdır.
Bu sözün yanına bir de gece hayatı ve sabahın kör ışıklarını ekle…
Sonrası malum!
Al sana Arda -Berkay olayı!
Her gün Türkiye’de buna benzer kimbilir kaç olay yaşanıyor…
Ama bu defa olayın kahramanları ünlü kişiler olunca ülkenin gündemine taşındı.
Arda suçlu !
Berkay da suçlu!
Berkay’ ın karısı da suçlu!
Hani bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan “bu işin fıtratında var” diye bir cümle kullanmıştı…
İşte o cümle Arda-Berkay olayı için tam yerinde!
Sabahın 6’sına kadar alkolün limitini aşıyorsan,
karşındaki insanı da bekar görebilirsin, kendini de…
Hatta kendini mafya dizilerindeki karakterlerden zanneder belinden silah bile çıkarırsın.
İşin içinde içki varsa zaten beyin fonksiyonlarının başka türlü çalıştığını anlatmaya gerek yok.
*
İçkinin insanı ne hallere sokabildiğine çok erken yaşlarda şahit olmuş biriyim.
Belki 9-10 yaşlarındaydım…
Bir gece yarısıydı…
Amcam, iki katlı evimizin bütün camlarını aşağı indirdi, çok sarhoştu.
Başka bir gün, bir araba park yerinden bir kaç dakika geç çıktı diye yumruklarla arabanın yan aynalarını paramparça etti, çok sarhoştu.
Amcam, Hamburger’i Türkiye’ye ilk tanıştıran kişiydi, yaptığı her işte çok başarılıydı.
Ama her iş hayatında insanlarla dövüşüp işsiz kalırdı, çünkü çok sarhoştu.
Fatih Terim’le aynı zamanda futbol oynayıp muhteşem bir futbolcuyken kariyeri bitti, çünkü o hep sarhoştu.
Amcam Salih İnan’ı 50 yaşında kaybettik, biz kaybettik o ise öldüğünü bile anlamadı çünkü yine sarhoştu.
Dedim ya alkolün insanlara neler yapabileceğini en iyi bilen insanlardan biriyim…
*
Ülkenin gündemini oluşturan bu olayda bence tek kurtuluş var o da zamanı geriye alabilmek…
Yani imkansız…
Ama olabilseydi eğer;
Belki Arda ve Berkay içkinin limitini aşmadan evlerine dönecekti...
Berkay’ın karısı, böyle bir dialog sonrası yaşadığı durumu, o ortamda değil de, kafalar içkiden arındığında anlatacaktı…
Belki de hiç orada olmayacak, çocuğunun yanında olmayı tercih edecekti…
İnsan bunları yazarken düşünüyor da ah bir zamanı geriye döndürebilsek…
Ama maalesef o hiçbir zaman olmuyor, aynen yer çekimi gibi hiç şaşmıyor, hep aynı yöne doğru ilerliyor.
Geriye ise sadece boşa tüketilmiş bir hayat, pişmanlıklar ve keşkeler kalıyor.