Dedikoduya dayanan bir \'sızdırma\'nın bu şekilde yayımlanması, meslek ilkeleri ve insan hakları açısından da sorunlu.
Stratfor adlı özel istihbarat kuruluşundan sızdırılan ve Başbakan’ın ömrüne ilişkin iddialar içeren ‘istihbarat’ın, haberciliğine değer verdiğim bir gazetenin manşetinde kullanılması ve seçilen sözcükler beni rahatsız etti.
Bir insanın aile ve yakınlarının ötesinde ülkemizin geleceğini de doğrudan ilgilendiren bir konuda daha ciddi ve dikkatli olunması gerekir. Mesleğimizin temel ilkelerinden birisi, ‘özel hayatın dokunulmazlığı’dır. Sağlık gibi konularda uluorta iddialar üretmek, çok ciddi bir hak ihlalidir.
Ahmet Altan bu ‘sızıntı’yı yayımlamadan önce bir tereddüt geçirdiklerini söylüyor: “Bir insanın sağlığıyla ilgili bir haber bu, artık uluslararası bir figür olan Erdoğan’la ilgili bu iddia yeryüzünde yaklaşık 28 gazetenin elinde, yarın bütün dünyaya açılacak, eğer öyle olmasa belki de gazetecilik kurallarını çiğner ve haberi görmezden gelirdik.”
Ben gene de “Keşke görmezden gelseydiniz Ahmet Altan” diyorum. “Herkesin bir ailesi, yakını, seveni var, bu tür haberlerin yaratacağı üzüntüyü biliyoruz” diyebildiğinize göre görmezden gelebilirdiniz.
2014 ve olasılıklar
2014’te yeni bir cumhurbaşkanı seçilecek. Büyük olasılıkla Tayyip Erdoğan aday olacak. Cumhurbaşkanının yetkilerinin artma ihtimali yüksek, hatta başkanlık sisteminin kapıda beklediğini söylemek mümkün.
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması, başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı koltuğunun boşalması anlamına gelecek. “Bu koltuklara kim oturacak?” ve “Üç seçim dönemini tamamladıkları için bir daha seçilemeyecek olan AK Partili yönetici ve bakanlar ne yapacaklar?” sorularına yanıt vermek çok zor. Doğal olarak şu akla geliyor: Başbakan’ın sağlığına ilişkin haberler bir iç hesaplaşmaya doğru gidişin ya da Suriye gibi bölgesel çatışmaların Türkiye’ye sıçraması ihtimalinin işaret fişeği olarak görülebilir mi? Bunları şimdiden anlamamız ve kestirmemiz kolay değil.
Ne olursa olsun, kritik geçiş ve dönüşüm dönemlerinde sansasyon merakının arttığı bir gerçek.
Hak ve Sorumluluk Bildirgesi
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulu’nda kabul edilen (benim de hazırlanmasına katkıda bulunduğum) ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin 7. maddesindeki şu ifadeleri söz konusu haber açısından aktarmayı gerekli görüyorum: “Gazeteci, kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için izin verilmedikçe özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez.”
Başbakan’ın sağlığının ‘halkın haber alma hakkı’ kapsamı içinde yer aldığı iddia edilebilir. Ama ‘halkın bilgilenmesi’nin sağlıklı yolu, ‘istihbarat’lar değil, gerçek rapor ve açıklamalardır. Hassas bir konuda ve hassas bir zamanda ‘haber’ olarak öne sürülen böylesine önemli bir şeyin bir söylentiden ibaret olmasını, ‘halkın haber alma hakkı’ çerçevesinde açıklamaya çalışmak, çok akıl kârı gibi görünmüyor.
Yine aynı ‘bildirge’nin ‘Sağlık’ başlıklı bölümünde de başka bir ilkeye dikkat çekiliyor: “Sağlık konusunda sansasyondan kaçınılmalı, insanlara umutsuzluk veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır.”
Taraf gazetesinin elbette başka argümanlar öne sürmesi, başka ilkelere atıf yapması mümkün. Ne olursa olsun, belgesiz, dedikoduya dayanan bir ‘sızdırma’nın bu şekilde yayımlanmasını meslek ilkeleri ve insan hakları açısından da toplumsal denge açısından da sorunlu olarak görüyor ve daha özenli davranılmasını öneriyorum.
Radikal