Bir süredir tüm görsel ve işitsel haberlerde, köşe yazılarında, açık oturumlarda, Anadolu topraklarından Adaya gelecek olan su ve sonrasındaki idare mekanizmasının nasıl olacağı üzerine yazılar mevcut. Birçoğu bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, neyi değerlendirip hangi sonuca ulaşmak istediğini bilmeyen, esen rüzgara bağlı olarak yelkenini doldurmaya çalışan, tarih içindeki siyasi akımları anlatan izm’ler kitabındaki tanımlara uyarak yorum yapan yazılar. Ülke insanının okuyabileceği, dinleyebileceği veya seyredebileceği yerlere bir şekilde ulaşıp topluma mesaj verebilen bazı kişilerin aşırı sorumsuzluğu, hırsı veya cehaleti bilgi kirliliği denilen ortamı oluşturuyor.
Yüz yıllar öncesinde Osmanlı İmparatorluğunun kadırgalarının yapımında kullanılan sedir ağaçlarının doldurduğu Kıbrıs adası son yüz yılda bir hayli kuraklık dönemine maruz kaldı. Bir zamanlar İngiliz koloni idaresinin bataklıklardan kurtulmak istediği için bol miktarda okaliptus ağacı diktiğini nenelerimizden, dedelerimizden tabiat bilgisi dersleri olarak öğrendik. Sonrasında zor günler geldi.
Uzun yılların hayali olan Anadolu’dan Adaya su taşıma işlemi teknolojinin elverdiği ölçüde araştırılıp deneyler yapılarak nihayet gerçekleşiyor. Gelecek olan suyun yaratacağı bereket, bolluk ve mutluluk Kıbrıslı Türklerin yüzünün gülmesine olanak sağlayacak. Uzun yıllardır kendisi ile barışık olmayan nesiller yetişiyor, suyun yaratacağı sinerji ile bu kader değişecek denebilir. Hayal kurmak için herhangi bir fatura ödemesi yapılmıyor. Böylece arzu eden kendini çöldeki vahada görebilir veya kutuplarda açan yaz güneşinde denize girmeyi hayal edebilir. İşin gerçeği, gelmekte olan suyun önümüzdeki 30-40 yılda bilimsel kullanılması durumunda meydana getirebileceği çöldeki vaha etkisidir. Orta Doğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasının bugünkü durumunu düşünürsek suyun nelere imkan sağlayabileceğini düşünüp sıralamak bile uzun zaman alabilecektir.
On yıldan daha uzun süre önce başlamış olan proje nihayet hayata geçmiş bulunuyor. Dünyada bir ilk başarılıp, adaya tükenmeyecek bir kaynak aktarılıyor. Bunun kıymetinin bilip suyun yaratabileceği çekim gücü ile Doğu Akdenizin yükselen yıldızı dahi olunabilir. Normal şartlarda günlük sekiz saat çalışılan bir sistemde yukarıda bahsedilen bir fırsat oluşuyorsa bunu değerlendirip zenginleştirebilmek için günde en az on veya oniki saat çalışarak hedefe ulaşmaya gayret etmek gerekiyor.
Adalı olmanın güzelliklerinin yanında bir miktar sıkıntıları da oluyor. Kıtalarda meydana gelen değişimleri zamanında yeterince değerlendiremeyince gelişmelere uyum sorunu yaşanıyor. En büyük problemin çalışmayan ve üretimden kopmuş nesillerin çoğalması olan durumlarda suyun yaratacağı itici güç veya güçlü etki bu sıkıntıları bertaraf edecek önemdedir. Bu kıymetli imkana sahip çıkarak, organize olarak geleceğimize yön vermek hepimizin sorumlu ve üretken davranışları neticesinde olabilecektir.