20. yüzyıldan itibaren dünyadaki büyük deĝişimler/devrimler genellikle halk hareketleri sonucu gerçekleşti. 20. yüzyıl öncesinde de büyük halk hareketleri olsa da, onların etkileri dünyada, Fransız İhtilali hariç, geçen yüzyılda olanlar kadar etkili olmadı. Daha doĝru bir tabirle söylersek, sadece kendi zaman ve mekanında etkili oldular diyebiliriz. Ancak geçen yüzyıldan itibaren gerçekleşen devrimler hem tüm dünyada yankı buldu hem de etkileri daha geniş bir alanda hissedildi.
Mesela 1917 Bolşevik İhtilali (Komunist Devrim) sadece Rusya’yla sınırlı kalmadıĝı gibi etkilerini onyıllarca tüm dünyada hissettirmiştir. 1990’lı yıllara kadar dünya, komunist rejimlerin hüküm sürdüĝü Doĝu Bloku ve Amerika’nın başını çektiĝi Batı olarak ikiye bölündü. Bu bölünme sadece coĝrafi bir bölünmeden ibaret deĝil, adeta her alanda mevcuttu. Ekonomi, bilim, savunma, kültür, sanat, edebiyat, spor gibi her alan bundan nasibi almıştı. En korkuncu da hem bölünmeden ortaya çıkan savaşlar sonucu, hem de komunizmin gücünü hissettirmek ve ayakta kalabilmek için milyonlarca insanın öldürülmesi oldu.
1960’ların sonlarında ise gerek komunizme gerekse kapitalizme bir tepki olarak özgürlükçü halk hareketleri ortaya çıktı. Özellikle Batı’da komünizm ile kapitalizmin birbirleriyle mücadelesine tepki gösteren öĝrencilerden oluşan halk hareketleri tüm dünyaya yayıldı. Bu hareketler belki iki kutup arasındaki soĝuk savaşı bitirmeye yetmedi, ama bir çok toplumda hak ve özgürlük kazanımlarına yol açtılar. Aslında iki kutuplu dünyanın bir kutbunun sonunu hazırladılar da diyebiliriz. Nitekim 1990’lara doĝru önce Polonya’da başlayan sendikal hareketler daha sonra tüm Doĝu Blokuna yayıldı ve nihayetinde bölünmenin sembolü Berlin Duvarı’nın yıkılmasına sebep oldular. Duvarın yıkılmasıyla iki Almanya’nın birleşme süreci hızlandı ve 3 Ekim 1990’da iki Almanya fiilen birleştiler. Bunu diĝer Doĝu Bloku ülkeleri takip etti ve kısa süre sonra da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliĝi (SSCB) daĝıldı.
21. yüzyılda ise, bir halk ayaklanması daha sona ermeden bir başka ayaklanmanın başladıĝına şahit olmaktayız. Renk renk halk hareketilerine, geçen kış Tunus’ta başlayıp neredeyse tüm Arap alemine sıçrayan Arap Baharı da eklendi. Bu hareketler sonucu onyıllardır ‘sarsılmaz’ tahtlarında oturan, sözde devlet başkanı ama fiiliyatta örtülü kral olan Mübarek ve Kaddafi gibi diktatör yöneticiler devrildiler. Diĝer Arap ülkelerinde ise halk hareketleri halen devam etmekte. Onların da kısa zamanda sonuca gideceĝi beklenmektedir.
Eski Doĝu Bloku ve Orta Doĝu’da bu harekletler olurken Batı kamuoyu hep seyretmekle meşguldü. Hatta alenen olmasa da el altından bu halk hareketleri desteklenip, mevcut yöneticilere baskı yapılmaktaydı. Halen de yapılmaktadır. Ancak kısa zaman önce ABD’de OCCUPY adlı bir hareket ortaya çıktı. Bir gazetenin ekonomik kriz dolayısıyle yaptıĝı çaĝrıdan yola çıkan eylemciler dünya ekonomisinin kalbi Wall Street’i işgal etmeye yeltendiler. Akabinde eyleme katılanlar giderek arttı ve şimdilerde de Avrupa’ya sıçradı. Hemen hemen tüm başkentlerde gerek borsa binaları gerekse diĝer önemli finans merkezlerinde eylemlere başladılar. Durum onu gösteriyor ki bu eylemler giderek daha etkili olacak. Ekonomik krize son verip vermeyeceĝini kestirmek çok zor, ama Batılı devletleri çok meşgul edecekleri kesin.